15 Mart 2018 Perşembe

Değini









Şakir Kurtulmuş’un bir şiiri, bu metin. Hem de dergide baş sayfada. Bir ortaokul talebesi aynı konuyu daha güzel ifade ederdi sanırım. Şakir Kurtulmuş’u bazı çevreler parlatıyor. Aslında sanattaki ufuklarını ve niyetlerini açık ediyorlar, onlar. Şiir sanatıyla dalga geçiyorlar. Yazık. Şakir Kurtulmuş’un yazdığı bir dergide şiir ve yazı yayımlatmak sanırım şair ve yazar adına hoş olmasa gerektir. 

Aslında bu kalitesiz, emeksiz, gereksiz şiirleri baş tacı yapanlar gençlere şunları söylüyorlar: Eğer şahsiyet, kalite ve emek  deyip durursan seni yalnız bırakırız, sinir sistemlerini harap etmeyi deneriz. Ya da diğeri gibi sanatı, şahsiyeti kuşa çeviririz.

Ya da siz ikisi de olmazsınız; sabırla, emekle, inançla sanatınızı işlersiniz. Gelişirsiniz.

Tercih sizin.


Yeprem Türk

DUYURU





      Bayrak yazılarıKuruluş dergisinin 11. kitabı olarak Bayrak Risalesi adı altında yayımlanmıştır.


KURULUŞ DERGİSİ

11 Mart 2018 Pazar

&



Mekke’nin fethi, Nil nehrinin yarılması ve İsa’nın mekanının gök olması. Bunlar insanlık tarihinin dönüm noktaları. Adem’in gelmesi Şit’in, İdris’in, Yahya’nın, Davut’un alemde çiçeğe durması ve Muhammed’in bir meyve gibi ortaya çıkması. İnsanlığın olgunluğa aşama aşama yaklaşması.

Meyve çiçekten sonra gelir, kırklı yaşın buna benzemesi. Emek istemesi. Teri olanın taze kalması. İnsanın olgunluk gösterip hangi yaşta olursa olsun mustarip olmadan yaşıyla el sıkışması. Kırklı yaşların hayat toprağını sadece kendisi için değil başkası için de ekip biçmesi. Hayatın manasının Bizans ya da keçi sakalı gibi çenenin ucunda değil Mehmetlerin sakalı gibi cemale yayılması, bütünlüğü kuşatması.

Yani ey kırk yaş bilgisi, bildim ben seni sen de haydi bil beni.

Ben kırgın biriyim, neşenle sar beni. Şems, Muhammed ümmeti kırık gönüllü olmalıdır demiş. Zaten biz hüzünlü bir ümmetiz. Ama neşeyle akıp gideriz. Hüznü tene  ve gönle derin harflerle de bırakırız.

Kırk yaş kapıdan girdi, ulu bir seccade gibi ayaklarıma serildi.
Eğilmek için baş kabardı, gönül yandı.
Hüznüm benimle salata durdu.

y.t.


&



Çağımızda insan her yaşa çocuk gibi ayarlanmış. Olgunluğun lezzet ve kıymetini bilememiştir. İnsan her daim koruk gibi kalmıştır. Anlam bakımından olgunlaşmadan çürümüştür. Oysa insanın yaşı sadece zarfa değil, mazrufa da sahiptir. Kırklı yaşlar bu açıdan zirve bir noktadır. Ben bu yozlaşmaya karşı bu yaşın davasını, hakkını güttüm sadece. Yaş kırkları, bir put haline getirmedim, onu ebedileştirmek istemedim. Sadece orada kayda değer pırıltılar gördüm. O yaşın tabiatını hoş buldum.  Sakinliğini ve bilgeliğini sevdim. İnsanın manası orada daha sağlam çatılı, dedim. Güneş oraya daha başka doğuyor, bunu söyledim. Orada insanı daha çok ehli gönül ehli akıl ehli dil bildim. İnsana ulu bir su ve ekmek verilmiş, ruhu gıdalanmış, işittim. Bu yaşlarda tanzim edilen yaşamın boyu ve eni geniştir.  Vakar ve temkin verir. Olgun bir mürüvvet ve vefa var. Ben sadece, bu yaşlarda insana verilen birkaç inciyi söyledim. Bu yaşa ayna tuttum. Gene de fanilik adetidir. İnsanın kaza ve kaderidir.  Bu yaş içindekiler alemin seçkinleri değildir. Bu yaşı yazmam, yüreğin tesiriyledir. Kırklı yaşlardan bir sedadır.




y.t.

&



Kerim ve kamildir. Kalbi temizdir. Yaylasının havası ve yeşili kuvvetlidir. İnsan beklemiştir, çalışmıştır, olmuştur, irfani bir nakte dönüşmüştür. İnsan asma yaprakları gibi hışırdamıştır. Kırklı yaşlarda hayat mana bakımından kıymetlenmiştir ve bu değerin bekçisi de kuvvetlenmiştir. Bilgi ve duygu birleşti, aynı anda kalbe ve zihne çıktı. Kırk yaş bir avuç su gibi yüze serpildi, uykuyu darmadağın etti. Bu yaş Üveysi bir yaş, hakka özlemi uzattı.  İnsana kemalin yok olarak ortaya çıkacağını gösterdi. Kemalden kemali öğretti. Kemal sonumuzdadır. Ve insan bu yaştan da yerini ısıtır ısıtmaz kalkacaktır. Sonsuzluk, faniliğin içinden geçerek haber verdi. Bu yaş malumatı bol bir mevkidir. İlk lezzetlere ilk ağız, ilk sözlere ilk kulak oldu. Yeni anlamlar doğurdu. Üstelik köpek gibi çok değil aslan gibi az ve öz yavruladı. Bu yaş olmasaydı halimiz fena idi. Çünkü şu hadise tam yaşanmaz ve yayılmaz idi. Hayat iki delikli: Biri yeryüzüne diğeri bekaya idi.



y.t.

&


En klasik halleri bu yaşlarda ortaya çıkar insanın. Varoluşsal ve folklorik alan tek bir kare içinde harmanlanır. Örneğin insan aynı anda halay ve sema çeker yani. Zurna sesi de insanın iç sesi de aynı dalda buluşur çiçek açar. Geniş zaman kipindedir, kişi. Zamanı, her zamanki zamandır. Yaşamın mimarisi kadim bu algı içinde biçimlenir. Kırk yaş faniliğin ve sonsuzluğun harmanlanmış şekilde bulunduğu ulu bir konak yeridir.  Bu muhit, ahret ve dünyanın kokteylidir. Mevlana gibi dersek her iki alem aşkın gagasında bir tanedir. Bu gün ölecekmiş gibi beka için hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için hadisi şerifi bu yaşlarda neredeyse bir meleke halini alıyor.  Öleniniz var, doğanız da var. Kırk yaş, büyük ve geniş vaktin aynı zamanda büyük anlamın başlangıcıdır. Yunus’ta varlığının iri anlamını kırk yaşında bulmuştu. Çünkü kırk yaş, Peygamberimizle bilinmişti. Mana bakımından onun hatırasıydı. Mucizesini O’nunla göstermişti.

y.t.

&



Acemilik dürülüp kaldırılır. Ustalık cilvelenmeye başlar. Bilgi ve irfan ahenge, semaa başlar. Çıraklığın korkuları, sekterliği yerini doğal bir akışla  kendinden eminliğe ve neşeye bırakır. Kırklı yaş, dünyada insan için yeni bir çarşıdır. Bilginin, ticaretin, sohbetin neşeyle manalandığı bir yerdir. Eskiyen gelenekler yeni bir biçimde aşılanır. Özüyle ve ruhuyla deveran eder. Buraya geliş, elbette kolay değildir. Kırk yaz, kırk bahar, kırk ikindiden sonra gelinmiştir. Yaratılışı kırk senededir. Emekle oluşmuştur. İnsan kendini en çok bu yaşta bilmiştir ve dolayısıyla  Rabbini de. Bu yaşı hoş ve yüksek tutunuz. Bu yaşın ekmeğini veriniz. Hazreti Ali’nin Hasan ve Hüseyin’i görmekle sevindiği gibi bu yaşı görmekle sevininiz. Tanrı’nın sizin için bu yaşa koyduğu bir gömünün hikayesidir, kırk yaş. Onu buldunuz. Yeryüzündeki hazineye ulaştınız. Sizden saklanan çok şey, kendilerini size haber verdi gördünüz. Bu ulu mülkten istifade ediniz.  Ruhunu besleyiniz, zenginleştiriniz, çoğaltınız.


y.t.