SALİH CAN
21 Haziran 2017 Çarşamba
19 Haziran 2017 Pazartesi
NEFES VE İDEOLOJİ
Nefes ve ideolojiler arasın
fark vardır.
Bu ayrım ölü ile canlı
arasındaki mesafe kadar derindir.
İdeolojiden nefesler doğmaz;
ama nefes’ten ideolojiler inşa edilebilir.
Nefes; bilgi, irfan ve
hikmete yani akıl, kalp ve ruha hitap ederken; ideoloji bilgi noktasında yani
kabukta oyalanır.
Nefesin, gönlü ve bilmesi
geniştir; ideolojiler, sınıflar arası uçurumlarda takılır kalır.
Nefes; asırları etkileyip
biçimlendirirken; ideoloji en fazla on yıl dayanabilir.
İnsan belli bir dönemde ve
belli bir yerde çıkmazdaysa nefes rüzgarı yolları açacaktır. Tarihte böyle
olmuştur, bundan sonrada böyle devam edecektir.
***
En iyi ideoloji, bir milleti
kısmen bile olsa restore edemezken; nefes, milleti tekrardan kendi ruhunda
yoğuran bir mimardır. Bir dirilticidir.
***
15 Temmuz Direnişi, bir
nefes hareketiydi. Bu milletin nasibiydi. Gelecek, bu hareketten
nasiplenenlerin ellerinde şekillenecektir. Gelecek asırlar ,onların asırları
olacaktır. Şimdi dinamizm onlardadır. İslam’ın bayraktarlığını atide onlar
yapacaktır. İslam’ın yenileri ve acar güzelleri onlar olacaktır.
y.türk
DOĞRUSU: MEHMEDİ DİNAMİZMDİR
Bugün İttihad-ı
İslam mantığını savunanların sahiciliklerini sorgulamalı. Görüyoruz ki, İttihad-ı
İslam, sadece İslamcı entelektüellerin hinliklerini ve tuzaklarını gizlemek
için kullandığı bir ibareye, bir şemsiyeye indirgenmiş.
İttihad-ı İslam istenci, neredeyse mezhepsizliğe gelmiş
gibi. En azından Türkiye’deki İslamcı entelektüellerin elinde bu derece eğilip
bükülmüş yani. Mesela bazı İslamcılara göre, Türkiye’nin imkanlarını
azalttığınız takdirde İslamcılık ilerlemiş olacaktır.
Ergün Yıldırım, yakın tarihli, Yenişafak’taki (18
Haziran 2017) bir yazısında İttihad-ı İslam adı altında Kürd dinamizminden
bahsediyor. Hatta mevcut devletlerin,
İttihad-ı İslam noktasında verimli olmayacaklarını ve yeni yapılanmalara
kapı aralanması gerektiğini falan belirtiyor. Bence Ergün Yıldırım, açıkça
söylememiş niyetini ama Osmanlının içinden çıkan 32 devleti 33’e çıkartma
amacını metninin içine yarı açık yarı kapalı halde yerleştirmiş. Daha önce Ali
Bayramoğlu da aynı gazetede ‘Gelecek yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacaktır’
demişti. Yani meselenin İttihad-ı İslam mı yoksa 33. Beyliğe kapı aralama mı,
olduğu anlaşılıyor. Aslında denmek isteniyor ki, güya Türkler seküler oldular,
laikleştiler, İslam’dan da uzaklaştılar artık Türkler İslam’ın bayraktarlığını
yapamazlar. İslam’ın bayraktarlığını başkaları yapacaklar. Oysa ne tek
başına Çerkezler ne tek başına Kürtler ne de başkaları böyle bir şeye
yeltenecekler. İslam’ın bayraktarlığı, yine hep beraber yapılacaktır. İttihad-ı
İslam, ehl-i sünnet vel cemaat olarak başarılacaktır. Ve İttihadı İslam’ın
başlangıç noktasını, nüvesini 15 Temmuz
Direnişi dinamizmi oluşturacaktır.
y.türk
İKİNCİ VS.

İkincisiyse Osmanlı
Devletinin parçalanıp, tastamam 32 cumhuriyete (beyliğe) ayrılmasıyla baş
gösterdi. Ve hala bu dağılmanın
getirdiği boşlukla İslam coğrafyası yağmalanıyor. Bugün biz, biteviye,
Osmanlının dağılmasıyla gelen krizin devamı içindeyiz. Osmanlıdan sonra bir
toparlanma veya ittihadı İslam noktasında bir ihya olmadı ki, üçüncü kriz
ortaya çıksın.
Ergün Yıldırım’ın Üçüncü
Bunalım tespiti gerçek dışıdır. Tekellüflü bir tevil yani aşırı bir yorum bile
değildir. Bana kalırsa, tükenmiş bir entelektüelin uyduruk yorumlarından biridir, bu yordamsız tespit. Ya da Post-Truthvari bir algıya hizmet için
söylenmiştir.
y.türk
18 Haziran 2017 Pazar
Ö...ben
Örneğin kötülük, iyilikten daha akıllı olmanın
derdine düşer ve kazanırsa. Varlıklar arasındaki minnet hissi ortadan kalkarsa. Ve bir gün bir elma, kendi kendisini yerse.
Haksız yere bir şeyden murad almak iradeyi
incitmezse. Haklılık, iradeyi ve kuvveti zindeleştirmezse.
Zaman gelip karanlık çağlar, karanlığından dolayı
özür dilemezse.
Öleyim ben.
adem kalan
KÜLTÜR YORGUNLUĞU
Türkiye’ bu aralar aynada
kendini seyreden bir ülke. 2000’lere kadar başka ülkelerin bedenlerini seyreden
bir ülke iken Türkiye şimdi kendi rengine, öz ruhuna bakmakla meşgul. İyi
hatırlanır, eskiden yabancı kültürlerin sanat temsilcilerine ilgi ülkemizde had
safhadaydı. Şimdi sokak faaliyetlerinden tutun büyük konserlere kadar bu alaka
zayıflamış durumda. Üstelik Avrupacılarımızda ve Marskistlerimizde de bir zevk
değişimi ve arayışı var. Yani artık Avrupai zevkler Avrupa düşkünlerimizi bile
tatmin etmediğine göre; ülkemizin estetik ve zevkler yorgunu olduğunu, yeni arayışlara girdiğini söyleyebiliriz.
Bakmayın, Türkiye yüz yıllık
bir süreç sonunda yabancı zevklerin dumuruna uğramış durumda. Onlar bizde bir
heyecan bir gelecek uyandırmıyor. Yani onlarda bizim için bir ışık bir
iyimserlik yok. Biraz da Türkiye, modernleşmesini özgül ruhuyla tamama
erdirmeyi murad ettiğinden bu böyle. Artık, değirmenine su taşımak yerine,
değirmenini kaynağın başına kurmak istiyor millet.
Bu
meyanda, Türkiye’nin ruhunu şad eden tek ulu etkinlik 15 Temmuz Direnişi ile
gelen ruhtadır. Yeni kültür ve irfan ışığı oradadır. Milletimizin aynası olması
bir bakıma bundandır.
y.t.
&
1900’lerin başından bu
yana gelen birçok fikir ve akımlar aslında büyücü değnekleriydi. Özellikle 1930’lardan
sonra ortaya çıkan sosyalizm, kapitalizm, faşizim gibi erken dönem fikirler,
Firavun’un sarayında en iri sihri ben yaparım diyen büyücü müsveddelerine
benzerdi. Sonuçta hepsi de topluma verdiği ütopik sözlerin birini bile yerine getiremeden
öldü. Halk içinde değil de bürokraside yer işgal etmeleri de onların halka
olan bu sirayetsizliğini gösteriyordu. Bugün bu ideolojiler nerede diye sorulsa?
Kim ne cevap verir acaba? Genelce 15 Temmuz Direnişi ile Musa’nın asası indi, bütün o
büyücü değneklerini yuttu, denebilir.
Çünkü bu tür candan gelen
direniş hareketleri; eskilerden ilham alıp söylersek, toplumun ve devletin
rüzgarıdır. Milleti ayağa kaldırır, ululuklara kanatlandırır. Mensubiyetini topraktan ruha;
ruhtan millete kadar bildirir. Büyücü akıllardan korur, Musa’nın asası gibi parlak
ve ihya edici bir akla terfi ettirir. Gereksiz, popülist ve işgalci
ideolojileri halktan uzaklaştırır.
y.t.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)