26 Nisan 2017 Çarşamba

&

Medeniyetimiz tatile çıkınca, yani aslında Musa gibi dağa çıkınca, dağın eteklerinde buzağı ideolojileri boy verdi. Ve bunun yanında birçok put edinildi.
Yıllarca İslam yokmuş gibi davranıldı.
Darbelerle, muhtıralarla ümmet köklerine küstürülmeye çalışıldı.
Ülkeyi bölmek, yok etmek için Avrupa önderliğinde hendekçilik davası güdüldü.
Geziyle; ümmetin değerleri, alametleri, tarihi tepelenmeye çalışıldı.
Hastalıkların sultanı mikrop, neredeyse ülkemizde kral ilan edilecekti. Nura, ışığa, feyze, sağlığa tahammül edilmeyecekti.
Git gide vücut yoruldu.
Bilgi yoruldu.
İyilik yoruldu.
Ahlak yoruldu.
Şiddet bile yoruldu.
Aymazlık yoruldu.
Ancak aymazlar yorulmadı.
Kötülük yoruldu.
Kötüler yorulmadı.
Ki sevene ve bekleyene de Tanrı sevgisi gecikmezdi.
Ve o sevgi nurlu bir kanat, feyzli bir el gibi, emin millete emin bir kale gibi indi.  Ümmet, direndi. Kuşatmayı kırdı. Ülkesini ve ülkesindeki varlığını emin kıldı. Şeytani çemberi bertaraf etti.
Artık Türkiye’de 15 Temmuz Direnişi’nden beslenmeyen bir akım, bir siyasa mümkün değildir. Musa dağdan inmiştir. Medeniyetimiz artık, etkisini binlerce yıl sürdürecek, başlı başına bir 15 Temmuz iklimindedir.
Ve bu iklimin direği dindir: İslam’dır.

Y. Türk

&


2016 senesinde post-truth ‘gerçekötesi’ yılın kelimesi olarak seçilmişti. Bence bu yılın kelimeleri: 15 Temmuz Direnişi’ydi. Çünkü, modern çağda, bir millet ilk kez miracını gerçekleştirmişti.
Ve her şeyden önce büyük bir medeniyetin temellerini atmak için ilk defa, 15 Temmuz Direnişi gibi bir ışığa sahip olunmuştu.
Biliyoruz ki, dünyanın birçok yerinde bu direniş örnek alınmıştı.
15 Temmuz Direnişi gerçekliği ve hakikatı ortaya çekerken; Batı dünyası ‘gerçekötesi’ gibi puslu bir kavramla hakikati gizleme derdine düşmüştü. Doğrusu ya, gerçeklerden uzaklaşan için gerçekötesinin bir anlamı kalmayacaktı.
Aslında dünyanın iki yakasının kelime, kavram bazında çarpıştığı mecrayı gösterirdi de bu durum.
Yani 15 Temmuz Direnişi mi, gerçekötesi (post-truth) midir?
Yani nefes mi yoksa imge midir?
Bu, medeniyet ve  kelime yarışıysa, hangisidir?
İnanılır ki, insanlığı diriltecek olan yine 15 Temmuz Direnişi gibi, Allah’ın halka bağışladığı ulu nefestir?

Y.Türk


22 Nisan 2017 Cumartesi

MAYIS - HAZİRAN 2017 SAYI 21





Kuruluş dergisi, bildiğiniz gibi Mehmetlerin dergisidir. Bu alem içinde düşünme yapmaktadır. Yeni sayımızla bu tutum, derinleşerek devam etmektedir. Sayı: 21'dir. Diğer sayılara göre yaprak sayısı bu nüshada arttı. 80 sayfa oldu. Yeprem Türk'ten birçok yazı ve iki şiir. Yeni kuşağın önemlisi Aykut Nasip Kelebek'ten bir nesir bir şiir. Sahra Cebir'den bir şiir. Ergün Tanlak'tan bir öykü...Günümüz dergileri ve şiiri üzerine değinmeler vs.



Salih CAN

15 Nisan 2017 Cumartesi

&

Osmanlının dağılmasıyla Doğu’da, Anadolu’da şehir ve kasabaların ruhları da değişmişti. Büyük ticaret ve ilim merkezleri küçülmüş; şehirler, kasabaya; kasabalar, köylere dönüşmüştü. Şehirler, medeniyet heyecanlarını yitirmişler, ancak ihtişamlarına kavuşacak günleri de özlemeye koyulmuşlardı.

İşte 15 Temmuz Direnişi, ışığı sönmüş şehirlerimizin umutlarını bilemiş onların ışıklarını parlatması adına bir milat olabilecek ruhu estirmiştir. Çünkü şehirlerin de benlikleri, fikirleri, ruhları, davaları vardır.  Çünkü veli insanlar olduğu gibi veli zamanlar, veli fikirler, veli mücadeleler, veli şehirler de vardır. 15 Temmuz direnişi, kentlerimize bunu hatırlatmıştır. Ve Anadolu’ya, İslam coğrafyasına, onları veliliğe davet eden veliler velisi bir nefesle girmiştir.

15 Temmuz gecesi, şehirlerimiz, gösterdiği gayret bakımından görülmeye değerdir. Şehirlerimiz, o gece, hakikati Tanrı nuru ile görmüştür. Ve gördüklerini de kalbi ile doğrulamıştır. Mekan olarak onların özünü ve nüktesini tazelemiştir.


Ve şehirlerimizin temelinde olağan zamanlarda bile aslında Bedir, Malazgirt, Çanakkale ve 15 Temmuz alemleri vardır. 15 Temmuz bu nedenle mekanda da hüküm sahibi olmuştur. Gelecekte bu hükmünü mekana ve eşyaya işleyecektir. 


Y.Türk

&


Şehitlik, Allah yapımıdır. Cennet icadıdır.

Ve mezarlık kavminin güzide insanları olan şehitler de bu uhrevi icadın müdavimleridir.

Bizse onların takipçileri,yeryüzündeki temsilcileriyiz.

Bunlardan ötürü, buna layık olayım ya da olmayayım, temiz insanların yeri, günümüzde 15 Temmuz Direnişi’dir. Bu sebeple, en çok 15 Temmuz ehliyiz biz.

Malazgirt ehliyiz.
Çanakkale Harbi ehliyiz.

Bizim mücadelelerimiz candan cana yol açarak ilerler. Ölü, baygın, gereksiz cümlelerle, faydasız eylemlerle örülmez. Ve onları, ayetler ve hadisler eşliğinde açıklarlar. Destanını ise beşeri yazının alimi şiir türüyle yazarlar. Ve bu ruhun Rahmanın yardımıyla ayakta kaldığını bilirler. 

Y.Türk

14 Nisan 2017 Cuma

DOSTUM, ŞAİR KARDEŞİM YEPREM TÜRK ÜZERİNE


Yeprem Türk’ü, Yediiklim’e şiir gönderdikçe Anadolu’dan, Ali Haydar Haksal’ın bahsetmesiyle tanıdım. Aman bu çocuğa dikkat edin çok özgün ve yetenekli dedim. 2000’li yılların ortalarını geçmişti sanıyorum. Bir toplantıda Erkan Kara tanıştırdı. Yeprem, çok saygılı. Çok şair yetiştirmiş Maraş ekolünden geliyor. Bizim Erkekli aşiretinin yarısı da Maraş’ı iskan edinmiş zamanında. O yüzden mi bilmiyorum, kanım çok ısınıyor Yeprem’e. Yeprem Türk, benim ona karşı olan abilik görevimi abartıyor.  Bana bu kadar minnet duymasına gerek yok. Hakkımda çok yazı yazdı.  Bunu ona cevap olarak algılamayın lütfen. Sanıyorum bu güne kadar ilk kitabı ‘Önemli Olan’dan sonra üç şiir kitabı daha çıkardı.  M.D. kısaltmasıyla anlattığı Mehmetli Devleti  onun siyasi poetikası gibi.  Uzun tek nefeslik bir şiirdir, bu. Milletimde Muhammed’in Cemali’ adlı üçüncü kitabında daha çok ‘Allah, Peygamber, Millet, Vatan sevgisini’ işleyen şiirler var gibi gözüküyor. Son kitabı 15 Temmuz’a YAKMA’da özellikle son bölümde ve beyitlerde orijinal mısralar var. Böyle demek küçültür, kitabı. Beyitler mükemmel ve orijinaller.

‘Şu kızıl şu yeşil elmasıyla ağaç
 Bir erkek bir kıza İstanbul olsa ‘

Bir de Yunus Divan’ı kalsa buralar
Ulu kucak olup insanı sarsa’

Ayrıca Yeprem Türk’ün mütefekkirliğini yaşattığı Kuruluş dergisi çabası var ki, onu dergili şairler silsilesine yani  Mehmet Akif’e; Büyük Doğulu Necip Fazıl’a ve Dirilişli Sezai Karakoç’a bağlıyor. Bu, onu misyon adamı kılıyor.
Yazımızı Yeprem Türk’ten bir şiirler bağlayalım.

ÇALSA

Nasibim düdük dışarıda yapabilse
Rüyada doğmuş orda kalmasa

Taksim içinde terbiyeli düüüt’üyle
Dümbelek amcası onu bir böyle görse

Ondadır ulu göğüs şişse şişse
İstanbul’da dolup Şam’da boşalsa

Öldüğümün akşamı biri bu düdüğü
Ahretin arka kapısında çalsa


03.03.2017- Küçükyalı

Osman Serhat ERKEKLİ



Salih CAN

9 Nisan 2017 Pazar

İKİ ŞİİR


Bu şiirler, Türk şiirinin nefis yani enfes şiirlerindendir. Enfes kelimesi nefisten gelir. Daha doğrusu nefs’ten. Nefis kelimesinin dişil olduğu yazılır Şems’in Malakat’ında. Gerçi bu enfeslik de şu iki yoldan gelir esere. Birisi şehvetçi yolla diğeri ilahi esintiyle. İkincisini biz nefis ve enfes kelimelerine daha yakın buluyoruz. Ve bunların dişilliği ise insan ruhuna olan anaçlığındandır, diyoruz. 

Bu tür şiirlerde yapıtın geometrisi derindir. Bu geometri, seyir ve süluk aşamalarında meydana gelir. Fazla da formüle edilemezler. Bu şiirlerde, şaire gelen bir şey, bir malum vardır. Bu malum, yerini hale bırakır. Ve nihayetinde bu malum da, bilgiyi iman nuru ile bilmek demektir. Şiirde bilgi, suret halinde değil siret halindedir. Bu yolun şairlerine göre, bilgi hayalden doğar. Ya da bilgilerin de hayalleri bulunur. Bilgi, hayal toprağının tohumudur. Hayal değimiz şey, burada aslında tahayyüldür. Geleceği ve geçmişi tek havuzda ya da tek manzarada toplayan akımdır. Geleceğe dönük olduğu kadar insanın, ilk atası Adem’e her an değerek yaşamasıdır. Geçmişle atiyi buluşturmasıdır. Bu nevi şiirleri yazan şairlere kadimliğin, saidliğin diğer anlamıyla mutluluğun, kendinden memnunluğun yakışması bundandır.

Y.Türk