7 Mart 2015 Cumartesi

Lirizm Neyin Fedaisi



Lirik şiiri önceleyen dergilere bakıyorum da lirizm denilen şeye yazık ediliyor. Lirizmin ben bugün aklı başında olduğunu düşünmüyorum. Nasıl bir sarsıntı geçirir de kendisine gelir lirizm, kestiremiyorum da. Günümüzün lirizmini ve kapitalizmini ve hazcılığını  çoğu yerde kol kola görüyorum. Sanki aynı soydan gibiler şeklinde poz veriyorlar. İnsanı ayakta tutmak gibi amaçları yok, bunu kesinlikle seziyorum. Lirizm çünkü aslen bir fedaidir. Gerçek aşkın ya da fikrin mesela. Şehvetin, cinnetin, şiddetin de. Bu da madalyonun öbür yüzüdür. Lirizmin en güzel yaptığı şey budur: Fedailik. Kendini çoğu kere düşünür veya düşünmez feda eder lirizm. Bizim geleneksel lirizm her şeyden evvel imanın,  hakikatin fedaisi vaziyetinde görünür. Çünkü mekan sahibi kimdir, bu, lirizm için oldukça önemlidir. Mekan, sahibiyle mukayyettir. Ve bu mekanın aklını mantığını güder, lirizm. Bugün mekan sahibi nedir? Lirizm denen şey, çağımızda bunu düşünmüyor bile. Kimin fedaisi akletmiyor? Eline keskin bir kılıç verdiğinizde lirizmin, kesinlikle kesiyor lirizm. Ama işte kimin adına bunu yapıyor. Hazzın mı, hususiyeti ve akidesi olmayan bir zevkin mi, nefsi emmarenin mi, şiddetin mi?  Yoksa niye bu kadar, insanın ruhuna bir cıvıklık bir  laletaynlık verir ki, lirizm. Cidden düşünmeyi çok hak ediyor.

 
Adem Kalan

Asgari Metafizik Bilgisi




İhsan Fazlıoğlu’nun İtibar sayı 42’deki akademik metni, okunması gereken ilginç bir metin. Orada asgari metafizik denen bir kavram var. Yani yüksek metafizik bilgisinin tersi. Her insanın mutlaka kafa ya da gönül cebinde bulundurması gereken en az metafizik bilgisi anlamına gelir. Köken bilgisi için şart koşulur, bu bilme. Geçinmek için asgari ücret gibi bir şey yani. Bunu bilemeyen toplum, kişi; felsefe bilemez, konuşamaz, anlaşamaz, yaşayamaz. Kısaca insan varlığını sürdüremez. Bu tür hayati şeyler vurgulanır yazıda. Yine de anlamadıysanız bunlarla kast edilen şudur. Kuruluş dergisi 8. Sayıdan alıntı yapıyorum. Halkçası, insan yüzde elli ahiret yüzde elli dünyadır. Aslında bu bir dengedir de.


Adem Kalan

4 Mart 2015 Çarşamba

Godot Olmadığına Göre

Temrin dergisi, Ocak- Şubat 2015, sayısında  yayımlanan Kamil Eşfak Berki’nin ‘Sinde Bir Ses’ şiirinin okunmasını öneririm. Şairin önceki şiirlerinden çok farklıdır, şiir. Türk şiirinin içinde neler var, parça parça gösteriyor.  Sıkı düşünülmüş hem de ilham denen şeye bulanmış. Tarih, günün şartları ve muştu dip dibe şiirde.  Bence bunlar Türk şiirinin hüküm sürme şartlarıdır.  Kazıyla yani tarihle, günün şartlarını anlamakla ve geleceğe ışık tutmakla vardır Türk şiiri. Bu bellek, şiirde yerli yerine oturmuş. Türk şiirinin değişmeyen fıtratını, daha doğrusu  bir şey Türk şiiriyle nasıl şöylenir, bu mesele sergileniyor şiirde. Okuyucuyu nasıl durdurmak gerekirse öyle durduruyor ve nasıl söylemek gerekirse öyle söylüyor şiir. Dünya şiirinde Türk şiirinin ayrı bir adab-ı muaşereti var yani. Aklınıza bu geliyor.  Bu adab-ı muaşeretlerden bir tanesi de aslında şiire bir sonuç verilebilmektir. Ya da bir muştunun iliştirilmesidir. Ve bu önemlidir. Mesela günümüz şiiri, istisna o kadar azdır ki,  başlı başına bir şikayet şiiridir.  Oysa Türk şiiri, sayar döker şikayetini ama sonuçta bir karar alır. Ya da bir davete yol gösterir. Yunus böyle yapar.  Akif de. Örneğin Yunus ‘Sen de gönenmek istiyorsan gönüle gir, deyip bitirirken şiirini, Müebbet bir bahar insin şu yanmış yurda, Mevla’dan’ dizesiyle sonlandırır Akif de şiirini. Türk şiiri en bariz biçimde biterken yaptığı bu şeyle başka millletlerin şiirlerinden ayrılır.  Yani Allah’tan ümit kesilmez, der. Ebterliği, geleceğe döl gönderememeyi reddeder.  Bizim şiir kişisi dediğimiz ortak tarihi fıtratın bir tavrıdır, bu.

 

Anadolu’da doğmuş lakin gizlenmiş doğduğu yer

sıkı dur ey ehl-i nifak

selen bir yiğit besbelli lakin o bir şahbaz

kızoğlankız bir kahraman




Burada benim inancıma gore Berki, Mehmet karakterini anlatıyor. Anadolu’da doğan, şu an şahbaz olan, imanımca odur. Godot olmadığına göre.  Berki, açıkçası bunu daha net açık etmeli.  Onu bu kadar gizlemeye hakkı yok, Berki’nin

Yeprem Türk



1 Mart 2015 Pazar

Sonra...

Ahmet Davutoğlu, ilginç konuştu. Aslında Akparti’nin söylem olarak gelip dayandığı sınırı açık etmesi bakımından önemlidir, Davutoğlu’nun konuşması. Çözüm süreci hakkında yaptığı son değerlendirmelerdir bu konuşmanın içeriği. Davutoğlu, bu Türk şu Kürt demeden oluşan siyasi ve demokratik bir çatıda buluşmaya çağrı yapıyor. Ötekine şu, diğerine de bu demeyeceğiz, pekala ne diyeceğiz. Devamı gelmiyor. İşin içinde ayrılıkçı şeylere karşı reddiyeler var. Ancak reddiyelerin yerini bir davetin doldurması gerekmiyor mu? İş reddiyede kalıyor. Davet yok. Bu millete Türkiye halkları veya Türkiye halkı gibi ifadeler kullanmakla da diğer yandan meselenin özünden kaçılıyor. Izmir’de kürsüde Türkiye halklarıyız diyen bir siyasetçinin o halklardan hangisinin tarafını kastetteği o kadar aşikar ki. Ya da Diyarbakır’dakinin. Günümüzün tüm partileri, meseleyi buraya kadar toparlayabilir. Türk Kürt meselesinin üstünde bir milletiz oysa. Halklar yok yani, tek bir halk var. Daha doğrusu tek millet. Bu açıdan yeni bir siyasal sürece ihtiyaç var. Bazı partiler yüzyıl öncesinin milliyetçi akımı etkisinde iken; bazıları da Osmanlı torunu olabilmişler ama yeni bir şey olamamışların partisi şeklinde duruyor. Neden? Çünkü Osmanlı Milleti’nin süreğinde Mehmetli Milleti olarak nefes tazelemiş bir milletiz, biz. Din, tarih, kültür özetimiz, çağımızda böyle söyler.
Allah, Diyarbakır meydanında Mehmetli Milleti derken İzmirde’ki kardeşlerimizi, aynı şeyi Edirne’de söylerken Diyarbekir’deki kardeşlerimizi akla getiren bu gerçeği yine oralardan söyletmeyi nasip etsin. Sonra Filistin’de de.


Adem Kalan

Önemli Olan



Yerini bulmazsan bu dünyada işin zor
Tam sınırda kalan bitkiler gibi kaba davranırlar sana
Bir o bahçeye eğerler seni sahibin görmeden bir bu bahçeye
Bugün bizim olsun derler yarın başkalarının
Oysa sen bir insansın                            başka neyin var
                                       yerinden
                                      kendinden
                                     Tanrı'ndan

Yerini bulmaktır önemli olan sonra kendini bulmak
Allah'a nasıl bir Yeprem götüreceksin budur önemli olan
Acında bile hücrelerinin sözünü bir bir yansıtabilmek
Gülüşlerin zaten başkasından doğal olarak ayrılmak demek, önemli olan gülmeye devam edebilmek
Kasmadan triplere girmeden mizacı eğip bükmeden
Bir bardak su içişinde tüm hayatını özetleyebilmek örneğin önemli olan

Kendini buldun mu artık inancını bulmaktır önemli olan
Herkesin Allah'ından bir fayda gelmez sana
Halvete giremezsin onların Allahıyla, bol zaman geçiremezsin
Sahibin gibi konuşamazsın, rahat edemezsin
Önemli olan kendini bulup sonra Allah'ını bulmak önemli olan
Ev kadını ol veya çiftçi ol hiç fark etmez
Dile balkona astığın çamaşır ipinden sana çıkıp gelsin Allah
Veya bahçene ektiğin marul yapraklarından 



                       (Yeprem Türk'ün, Önemli Olan kitabından.)