Ahmet
Davutoğlu,
ilginç konuştu.
Aslında Akparti’nin söylem olarak gelip dayandığı
sınırı açık etmesi bakımından önemlidir, Davutoğlu’nun
konuşması.
Çözüm süreci hakkında yaptığı
son değerlendirmelerdir
bu konuşmanın
içeriği.
Davutoğlu,
bu Türk şu
Kürt demeden oluşan
siyasi ve demokratik bir çatıda buluşmaya
çağrı
yapıyor. Ötekine şu,
diğerine
de bu demeyeceğiz,
pekala ne diyeceğiz.
Devamı gelmiyor. İşin
içinde ayrılıkçı şeylere
karşı
reddiyeler var. Ancak reddiyelerin yerini bir davetin doldurması
gerekmiyor mu? İş
reddiyede kalıyor. Davet yok. Bu millete Türkiye halkları veya
Türkiye halkı gibi ifadeler kullanmakla da diğer
yandan meselenin özünden kaçılıyor. Izmir’de kürsüde
Türkiye halklarıyız diyen bir siyasetçinin o halklardan
hangisinin tarafını kastetteği
o kadar aşikar
ki. Ya da Diyarbakır’dakinin. Günümüzün tüm partileri, meseleyi
buraya kadar toparlayabilir. Türk Kürt meselesinin üstünde bir
milletiz oysa. Halklar yok yani, tek bir halk var. Daha
doğrusu
tek millet. Bu açıdan yeni bir siyasal sürece ihtiyaç var.
Bazı partiler yüzyıl öncesinin milliyetçi akımı etkisinde
iken; bazıları da Osmanlı torunu olabilmişler
ama yeni bir şey
olamamışların
partisi şeklinde
duruyor.
Neden? Çünkü Osmanlı Milleti’nin süreğinde
Mehmetli Milleti olarak nefes tazelemiş
bir milletiz, biz. Din, tarih, kültür özetimiz, çağımızda
böyle söyler.
Allah,
Diyarbakır meydanında Mehmetli Milleti derken İzmirde’ki
kardeşlerimizi,
aynı şeyi
Edirne’de
söylerken Diyarbekir’deki kardeşlerimizi
akla getiren bu gerçeği
yine oralardan söyletmeyi nasip etsin. Sonra Filistin’de de.
Adem Kalan