Severdim
yeryüzünde yaşayarak Tanrı'ya görünmeyi. Dertlere pek aldırmazdım, acılarıma ve
kardeşlerime her sabah günaydın, iyi dünler dilerdim. Neşemin de bütün ihtiyaçlarını görürdüm. Zenginlik mal çokluğu değil gönül tokluğudur:
Kendimi bu buyruğun teorisiyle izlerdim.
Öğlenin
sonlarına denk gelen vakit benim en derin en hassas zamanım. Bu anlar dağlarda
ya da en azından bir dere kenarında olmayı dilerdim. Tanrı'nın kokusunu
alırdım. İğde dallarının, incir yapraklarının sonsuz ıtırlarına kapılırdım.
Tabiat kardeşimdir benim. Bu vakti kalu
bela'dan gelen bir yapıt gibi hissederim.
Her insan bir vakte yazgılı mıdır ? Bazen bir şarkı söylerdim gizli
gizli. Yaradan da bazı yerlerde şarkıma girer çıkar gibiydi. Böyle anlarda
yaşamım mukim, bahtım iyiydi. Üstümde bir imge vardı cennet kesimli, serin sulara eğimli.
Hüzünde
din erken kalkar. Maddenin güzel yemişi seccademi severdim. Güneşin doğacağı
yere doğru sererdim. Sonunda serçe kuş olacakmış da uçacakmışım kadar severdim namazımı. Tekbirimi, kametimi dünyaya
karşı güçlü tutardım. Trajediyi değil neşeyi tecrübe etmeye çalıştım.
Ama dedim
ya dostlar dünya tuhaftı. Merhamet dünyanın omzunda sırmalı bir atkı. Güveler
yemişti yarıdan fazlasını. Yüreğim şunu
ölmüş olsa da hiç unutmamalı. Batı'ya hapsolmuştu, yerkürenin Doğu kanadı. Batı
finans ağıyla soyardı Doğu'daki tecelli arsalarını. Delerdi de tüfeğin en alt
katıyla yoksulun karnını.
Ve günün
sonunda ben denen varlık hep kırıldı,
kırıldı. Ve bundan yeni bir üslup yarattı.
Y. Türk