25 Eylül 2020 Cuma

TEMASLAR

 

Her şair, yankısını âlimlerden duymak ister mi? Bilmiyorum. Ben şahsen bunu arayan biriyim. Çoğu dizemin bir başka söylenmiş haline ariflerde rastlamak sevindiriyor, beni. 

Ar Duru şiir kitabımdan bir bölüm: ‘Anlıyorum/ Ben Tanrı’nın aracıyım/ Yapar benle istediğini. Ve Fahrüddin-i Irakî’nin Parıltılar adlı eserini okuduğumda şu bölümle karşılaşıyorum: ‘Allah kulun sem’i ve basrı olduğuna göre kul Allah’ın vasıtası oluyor. ’

Yine aynı kitabımın şu dizeleri: ‘Erkek dağlar erkek çamlar ey kardeşler / Ey dişi ağaçlar dişi taşlar tabiat bacılar/ Bari siz zina etmeyeseniz. Bunun yansımasını Parıltılar’dan şöyle okuyorum: Haram denilen herhangi bir şey Hakkın cemaline uzaktır. Ondan sakınmak icabeder. Tabiat dahi ona rağbet etmez. 

Hani sormuşlar Nasreddin Hoca’ya: ‘Dünyanın merkezi neşedir?O da: ‘Dünyanın merkezi, şu anda benim bulunduğum yerdir.” demiş. Fahrüddin-i Irakî, Parıltılar’da diyor ki: ‘Hakikat küre gibidir. Kürenin neresine parmağını koyarsan orası tam ortasıdır.’

 Özellikle şairlerde önce içe doğma var. Kaside ve gazelde şiirin ilk beytine matla denir. Matla ise doğmak, ilham anlamındandır. Yani Valery’nin ‘İlk mısra Tanrı’dandır’ sözü buna denk geliyor, bir bakıma.


 Yeprem Türk