Yazmayı ve dergi çıkarmayı yarın da bırakabilirim. Ömrüm olursa yirmi sene sonra da. İlhamla yazıyorum. Ve her şey ona bağlı. Hiçbir şeyi proje olarak düşünmüyorum. Değil mi zaten en büyük proje, mefkûre ilhamdır.
Şehirler
Kitabı da ilham olayıdır. Düşündüğüm bir şey değildi. Ama
şehirler hakkında ne bulduysam okudum. Ve Tanpınar’ın Beş Şehri’ni daha çok
coğrafik ve metafiziksiz buldum. Daha doğrusu El Medinet’ül Fazıla ile organik
bir bağ kuramamış gördüm.
Ama bu işin başlangıcı, Mustafa Nezihi Pesen Ağabey’imin Bosna hakkında bir metin
istemesiyle oldu. Bosna’yı yazarken, Bosna bir Yeşil Yunus şeklinde gözümde
canlandı. Ve durum farklı kişiliklerde diğer şehirlere de sirayet ediverdi.
İslam şehirleri bir ışımayla gönül coğrafyamda bir bir yükseliverdi. Yazılar da
böylece başladı. Ve Mustafa Nezihi Ağabey’in, yazıları, ilhamıymış gibi
sahiplenmesi de ilginçti. Bence, metinlerime verdiği ilk tazyiki fark etti.
Yirmi şehir yazıldı. Yirmi şehir daha yazılacak. Mustafa
Nezihi Pesen Bey’e teşekkürler.
Yeprem Türk