Hayat,
çile ya da entropiyle ayakta duruyor.
Bakmayın
insan ve varlık yaşıyor, ama entropiyle.
Türlü didinmeyle. Çeşitli müsekkinlerle.
İnsan
endişeli, eminlik duygusundan beri. Yörünge
yitmiş gibi. İnsanoğluna mekansa muayyen ve sabit değil.
İnsan, dünyaya inmiş ilk insan kadar endişeli
ve son insan kadar bıkkın, yılgın, cihanın sırrı, neşesi kalmadı diyen biri.
Şehirler,
eciş bücüş halleriyle tüm çapraşıklarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. Aynen içinde yaşayan sakinleri gibi.
İstememeye istemeye mecburen kentler kuruyoruz, sokaklar inşa ediyoruz. Mekan ve biz, aslında bu çileyi tamamlıyoruz.
İstememeye istemeye mecburen kentler kuruyoruz, sokaklar inşa ediyoruz. Mekan ve biz, aslında bu çileyi tamamlıyoruz.
Ağaçlarımız
bin bir çeşit zehirli gazlara rağmen, yaralı bereli meyveler vermeye devam
ediyor.
Topraklarımız
atık deposu. Börtüsüz böceksiz, kımıltısız bir uzay üssü gibi. Yine de bağrında
kalanlarına çaresiz vatan olmaya devam ediyor.
Yağmurlar,
kirli ve nihilist yağıyor. Dengeyi artık tutturamıyor. Bereket olarak görüldüğü
günlerin hatırına entropiyle gökten düşmeye devam ediyor.
Velhasıl
tabiat bile aşırı yorgun ve bir nihilizm içinde gibi görünüyor.
Ahlak,
tüm çilesine rağmen erimeye ve yorulmaya devam ediyor.
Bazen
hissederim ki aynı entropi ezan sesinde, şiirde de var.
Kuzey
kutup noktası hayata tutunmaya boş verdi bile.
Yine de
ayaktayız. En kötü şartlarda bile umudu yitirmemeyi salık veren bir imanın
insanı olarak inanç, ahlak, tabiat,
insan adına bir gelecek arıyoruz.
Y.Türk