İbrahim Tenekeci, bir
yazısında ‘Bizim için mutluluk, deniz,
güneş ve kum değil; Allah, insan ve tabiat üçgenidir’, der. Molla Sadra buna seyru suluk ve serüven,
der. Yani insan; Tanrı, ben ve tabiat arasında yolculuk yapar. Ve bu yolculuk Tanrı’da biter.
İnsan böylece, evrendeki manasına, kulluğunun derin anlamına kavuşur. Gerçi
modern anlamda sanatlarda ortaya çıkan yönelimler de eksisiyle artısıyla bu
yolculuğun serüveninden başka bir şey değil. Tanrı, ben(insan) ve tabiat üçgeninde akıp için bu macera
akımlarla dile getirildi modern sanatta. Örneğin Natüralizm ve Parnasizm
sanatın, şiirin tabiat kısmında oluşan akımlardı. Bu kadim seferin ikinci durağı olan ben
kısmında ise insanın duygu ve nostalji ihtiyacını karşılayan Romantizm ve onun kadim
alana gönderme yapan Klasizm gibi akımlar ortaya çıkıyordu. Tanrı’ya dönüşü ise
insan Sürrealizm ve Metafizik gibi kavramlar veya akımlarla adlandırıyordu.
Şimdi görüyoruz ki bütün bu akımlar Tanrı,
ben ve tabiat seyru suluğunun alt başlıkları ya da daha alt şubeleri veya
ayrıntılarıdır.
Ve Yunan felsefesi bu
yolculuğu natürmort sahada sabit kalarak bitirdi. Avrupa ise ben’e saplandı
(Düşünüyorum, öyleyse varım (Descartes). Diğer unsurlara yolculuk yapamadı.
Bunun adına ise hümanizm dendi.
Y.Türk