10 Şubat 2018 Cumartesi

&



Batılılaşmak vatanımızdaki büyük kazaydı. Gençliğimizi hafif baştan çıkaran şehvetsi bir cezbeydi. İlahi, temiz duyuşların nurlu suyunu kara lekeleriyle kirleten damlalar yarattı bizde, bu tutum. Şimdi içimizdeki lezzetli kıpırdanmaların nurani mi yoksa şeytani mi olduğunu bu karışımdan dolayı anlayamıyoruz. Şeytaniyatı ve ilahiyatı iç içe geçirdik içimizde.

Kırklı yaşıma doğru giderken bunların ayrımını derinden hissediyorum. Önceki çağlarımda ne zavallı hasta inançlarım vardı, onlara inanmasam öleceklerdi. Tutarsızdılar, çıkışsızdılar,  bir gelecek de vaat etmiyorlardı. Onları boşu boşuna ayakta tutmuşum. Şimdi anlıyorum asıl büyük türküler söylenmese de ölmezler.

Oysa gerçek inanç ve düşüncelerin mimarileri oldukça farklıydı. Acele etmiyorlar, sokaktan değil insanın içinden başlıyorlardı. Ve evrenleri genişti. Herkese karşı üryandılar. Gizli niyet taşımıyorlardı. İlk insandan günümüze, ağaçtan kuşa, yıldızlardan başaklara, psikolojiden sosyolojiye evrende akıp giden bir salatın hayatıydılar. 


Şimdi ideolojim: Şükürdür.


Y.T.