4 Kasım 2017 Cumartesi

SÖYLEŞİ

ERKAN KARA İLE,
YENİ KİTABI “BİR aşkın şiiri” ÜZERİNE SÖYLEŞİ

Söyleşen: Yeprem Türk


Y.T:  Erkan abi, yeni şiir kitabınız hayırlı olsun. Dördüncü kitabınız ‘Bir Aşkın Şiiri’ tek şiir, uzun bir şiir. Bazı dergilerde bölümler halinde yayımlandı. Aşkın şiiri olup da bu derece ebatlı şiire pek alışık değiliz. Uzun şiir yani kitaplık çapta bir şiir yazan şairler nadirattandır, ne dersiniz?

E.K:  Evet, ‘Bir aşkın şiiri’ tematik bütünlüğü olan bir ‘duaAşk’ kitabı. Bu tür, bir şiirden mürekkep kitaplarda, dediğinizi, önce kendi dünyanıza kabul edip görebilmek, biriktirdiklerinizin saflığı ve yoğunluğuyla ilgili bir şey, aksi taktirde büyük risk taşır. Bunun için ben de önce kendime yavaşlamakla başladım bu kitaba, bir kör kadar. Çünkü buğün için öncelikli bir enerji meselesiydi aşk.

Y.T:  Aşk Anadolu insanının derin, manevi bir mesleğidir. Bazen insanımızı gürleştirıyor bazen terbiye ediyor. Kitabınızda aşkın bir işçisi olarak sizden bu konuda açıklama bekliyoruz.

E.K:  Dediğim gibi, insanın içinde varolan bir enerji, pozitif zihinsel bir enerjidir aşk.             –Bir insan öldükten sonra oluşan şey ne– işte o zaman varoluşun sırlarını anlamaya başlayabileceğiz; ilahi anahtar aşk. Şimdi içimizdeki enerjiyi uyandırmaya çalışmalıyız, çünkü her şeyin birbiriyle derin ve mükemmel bir ilişki içindeki hayat, disiplinler üzerine vardı. Bunun için insanın yalnız fiziksel olarak değil, daha kalıcı olan, bilinciyle de bir yerden bir yere gitme halleriydi aşk.

Y.T:  Bu kitabın yazılma dönemlerinde bol bol, Mevlana ve İbn-i Arabi okuduğunuzu biliyorum. Aşkın tarihini bir nebze yürekten başka onu kendi tarihinden edindiğinizi de. Tarih deyip geçtiğimize bakmayın. Kana benzer gezer şairin içini.

E.K:  Aşkın yalnız sezinilerek kavranılabilen bir şey olmadığı, bilgiye de ihtiyaç duyulduğunu, modern insanın, hâlâ geçmişin gölgesinde, kendisinden öncekilerin ışığında yaşadığından biliyoruz. Çünkü insanı kendisine dair keşifleri canlı tutuyor. Bu bakımdan varoluş hâlini anlama çabasında, ilahi aşk insani aşka da örnek olacak; bunun için gayret de aşkın enerjisi, kanıdır diye düşünüyorum.

Y.T:  ‘Bir Aşkın Şiiri’ başlığı aslında bir aşkın değil, tüm aşkları kapsıyor gibi. Leyla ile Mecnun da var şiirde, bazen sıradan bir aşk da. Ancak kitabın menzili sonuçta, aşkın son durağı ilahi aşktır

E.K:  Buğün ben’i sevmeleri aşk sanmalar, aslında sevgiliden başka gidecek kimselerinin olmadığını bilmediklerindendi. Bir bilmezliğin içinde, bu eksiklik ‘insan’ın insanda yağma edilişindendi, ki yığma bir içiz yıkmadan bir şey yapamıyoruz ve bu talana malesef hepimiz ortağız. Şimdi ihtiyaç duyulan –sonsuz aşkı yaşayabilmek için– aşkı oluşturacak enerji; çünkü insanın anlam bulduğu zaman yükselişindeydi.


Y.T:  Aşkınızın topluma bakışı, hizmeti? Aşk, sanat için sanata terstir de biraz bunun için soruyorum.

E.K:  Bunun için aşkınızın da insanı iyi yapmak gibi bir derdi olmalıdır. Bir zehire dönüşmüş şimdiki aşklar ‘ben’ fazlalığından; bakın nasıl da etraf ‘ben duman’. Evet, aşka çalışmak gerekli: bilmenin bulmak olduğunu önce kalbine anlatabilmek için. Çünkü cezbesiz buğünkü aşklar. Gerekirse bu enerjiyi yapabilmesi için kalbi yeniden kurmalı, ki derdin, sevgilide yalnız eşya olarak varolmak değil, aslolan mana olarak da kalmak olmalıdır.

Y.T:  Ben derim ki: Yunus’un da Yesevi’nin de Şeyh Galib’in de, Sezai Karakoç’un da aşkı Mehmedi bir aşktır. Kendi aşkınızın kişilikteki tarifi nedir?

E.K:  Evet, enerjinin dönüşümü olan aşk insanla biçim alandı; bunu da dünyevi ve uhrevi olarak kurduğumuz irtibat hâli ile bize en güzel, gül ifade eder, biz de gül ile ifade ederiz. Bu bağlamda şimdi havlayan sesleri içinde nefsin, gülsüz gidilemeyeceğiydi sevgiliye. Evet, aradığımız marifet gülde. Bunun için herkes her şeyden önce bir ‘bahçe’ bulmalı kendine çünkü, gülü olmayanın sevgilisi de olmazmış derler.




KURULUŞ DERGİSİ