14 Mayıs 2016 Cumartesi

Talim Devleti, Eylem Devleti


Kuruluş derken aslında kocaman bir işten bahsediyoruz.  Belki de büyük ve derin Türk tarihi, periferisi ve medeniyet akışı ilk kez  bu derece net  ve aynı zamanda yeni bir tarzla derlenip toparlanır. Kişilikle millet olma anlayışı tarihi,  deyince aklımıza ilk gelecek söylemlerden biri şu olacaktır: Mehmedilerin Tarihi. 

Mehmedilerin tarihi aslında,  başka bir ifadeyle Muhammediliğin tarihidir. Fazla uzağa gitmeden kabaca söylersek Karahanlı dönemi bu tarihin kırılma noktalarından birini ifade eder.  Mehmedilik, bu dönemden itibaren dünya genelinde önemli roller oynamaya başlar. Nasıl Acemler aynı zamanda Farisiler oluyorlarsa,  milletimiz de bu tarihten itibaren ikinci bir çatı isim olan Mehmediler şeklinde anılmaya başlar.  İnsanımızın ruhu bu söylem şemsiyesi altında gerçek manasına kavuşur. Milletimiz artık Muhammed’in (s.a.v) izinde, Kur’an ‘ın ayetleri altında yeni bir tarih oluşumuna doğru yol almaya başlar. Selçuklu zamanında kuvvetini artıran Mehmedilik büyük bir ivmeyle Osmanlı Devletin’de geniş anlama kavuşur. Mehmedilik  esasen fütuhat eksenli bir şeydir. Karahanlı ve Selçuklu fütuhata hazırlık aşamasını oluştururken Osmanlı büyük fütuhat dönemlerinin eylem devletidir.  Fütuhat meselesi Mehmediliğin en esaslı ve temel görevlerinden biridir.  Selçuklu öncesi ve döneminde ortaya çıkan büyük ilim adamları ve dervişler, eserleriyle bu kökene bağlı olarak sanat ve hayatta akidevi temelleri var ederken Osmanlı devleti de bu akidevi yapıyı fiile dönüştürür.  Yunusuyla, Mevlanasıyla, İbn-i Arabisiyle; Horasan, Semerkant gibi yerlerden yetişen alimlerin görüş ve zihinleri Osmanlı’da canlı bir hayat şekline girmiştir. Karahanlı ve Selçuklu dönemleri, medeniyetimizin kelam talimi zamanlarıdır.
Bu açıdan tarih olarak ikinci kritik durakta olduğumuzu söylememiz gerekir. Tarihimiz, baştan ve kendine özgü metot ve görüşlerle tekrar değerlendirilmelidir.  Kişilikle millet olma tutumu tarihinin, aynı tarz etrafında derlenip toparlanması gerekiyor.

Y.Türk