Süleymaniye ölmeden önce ölen eserse, Mehmetli milleti de ölmeden önce
ölen millettir. Bir millet ve bir eser için böyle şeyler söylediğimizde aslında
geniş bir coğrafyanın, toplumun ruh
özetinden bahsetmiş oluyoruz. İkisi de
bir toplumsal kişiliğin kafasından gelir. Toplumsal kişilik, insan politikasını ve hayatını etkileyen ana
unsurdur. Dünya, düşünce bize bu zihniyetten mırıldanır. Coğrafya, tarih,
kültür hatta ahret duygusu ve bilinci tek, geniş bu kümede toplanır.
Yoğrulur. Şebüsteri olsaydı
mesela coğrafya ve tarih için insanın mahpusluğu; Ali Şeiati ise
ademoğlunun zindanı derdi. Oysa coğrafya
Allah'ın bir nimetidir. Orada, düşünenler için ibretler vardır. Yazılı olmamış
ayetler mevcuttur. Bu yüzden coğrafya, bazen
insanı Allah'a açan başka bir kapıdır. İnsanı Allah'a açan şey, başka
coğrafyalara, diğer kültür ve
medeniyetlere de açar. İşte bu açıcı şey geniş alana yayılı olan toplumsal
kişilikle belirir. Bu nedenle bir coğrafyadan başka coğrafyalara açılan, çok
coğrafyayı tek bir coğrafya haline sokan her zaman gizli bir yol vardır. Bu
yolu bilen insanlar coğrafyalarıyla uyum
içindedir. Bilmeyenler bu ortak kişilikten uzaktırlar.
Bu yüzden Süleymaniye ve Mehmetli Milleti de aynı ortak kişilik
ruhunun sülbünden doğmadır. Örneğin Süleymaniye de Mehmetli Mileti de geniş bir
coğrafyanın ve tarihin değil sadece; Tanpınar'ın rüya hali dediği manevi
uykuların içinden, toplumun ahret
yatmalarından meydana gelmiştir. Toplumun içten taşıdığı özkişilik, eser verme
iştiyakı sayesinde, o ulu cebirini bir kez daha konuşturmuştur. Baba bir
düşünceden oğul bir düşünce çıkarmasını bilmiştir aslında. Din için öz
için tarihsellik yoktur. Din tüm zaman
ve mekanları kapsar. Ancak düşünce,
belli bir zaman, yer ve mümkünler şartıyla işler. Zaman ve mekan değişince düşünce de
değişir. Özün hükümleri sabittir.
Düşünce tavuktur bu tarihi kuluçkada. Mekan coğrafyadır. Eser civcivdir. Ve bu
kuluçkaya sıcaklık lazımdır. Bu ise tam anlamıyla özden ve bekadan gelen ısıyla
sağlanır. İşte bütün bunlarım toplamı da milletin kişiliğini oluşturur. Ve bu
kişilik Çanakkale Destanı, Süleymaniye Camii, Mehmetli Milleti gibi şumüllü
yansımalara gebe kalır.
Y. Türk