26 Mart 2016 Cumartesi

METAFİZİKÇİ DEĞİLSİN KURGUCUSUN


Metafizik, Osmanlı toplumunda ‘Tarım Metafiziği’ şimdi bazılarına ‘Teknoloji ve İletişim Metafiziği’ şeklinde görünmüş olabilir. Bazıları üretim, ekonomi ve insan ilişkilerine bakarak başka metafizik adları bile düşünebilirler. Çağımızdaki insan düzeninde, çoğu sahada pornografi ileri atlı konumundadır. Geriden gelen atlıları da varın siz akledin. Ve üzerimize doğru daha neler gelecek hesap edin. Ticaretten tutun partilere kadar pornografinin azımsanamaz rolü var. İdeoloji ve ırkçılık particiliği de bunun içine dahil. Ya meyhanelerdeki ‘Bergen Metafiziğine’ futbol sahalarında oluşan ‘Messi Metafiziğine’ ne demeli?  İnsanlardaki cazibeye gelme hastalığı, beğenilme tutkusu, beden isteklerini kamçılama sevdası vs. aslında nasıl bir metafizik sapması içinde olduğumuzu gösteriyor. Birçokları buna tek başlıkta pornografi metafiziği diyebilir.  Ya da seksi metafizik.
Böylesi metafizik kurgular sayesinde maalesef, cehennem anlayışının inceliklerini cehennemde doya doya yiyecekleri kolonyal bir nihilizme dönüştüren günahkarlar bile var. Buradaki yapıyı oraya taşıyorlar. İşler artık ne yazık ki böyle. Biz günahkarlar, hesap gününde, toplu greve gideriz, Tanrı’ya direniriz ama bunu herkes yapsın, mahşerin biçimini değiştiririz gibi düşünüyorlar. Çok olursak o kadar etkili oluruz yani.  Olmazsak da içeriz, hissetmeyiz, acıları bal yaparız deniliyor.  Mahşer için Marks metafiziği devreye giriyor.
İşte böyle cennet ve cehennem olayına bile siyasal olarak bakılıyor. İnsanlar olarak nerede nasıl hangi his ve akılla yaşadığımız kestirilemiyor. Emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker  folklorik şeyler gibi algılanmaya başlıyor. Ruhumuzu Yunan metafiziğiyle, varoluşumuzu varoluşçularla açıklayınca böyle oluyoruz belki de.  Üstelik varoluşçular ne kadar varoluşçu? Değiller aslında.
Oysa bu yanlış. Metafizik bunların dışında olan bir şeydir. Bu metafiziği, şu metafiziği ya da deniz metafiziği, kara metafiziği  olmamıştır. Metafizik İslam milletinin havada, karada, suda, her yerde bir duyuş biçimidir, ruh stilidir. Beka duyuşuyla ilgilidir. Ve buraya zevk, siyasa ve uyuşma kapısından çıkılmamıştır. 


Y. Türk