birikim
Birikim dergisinin son sayısını okudum. Ahmet
Davutoğlu ve Tayyip Erdoğan nefreti her yerinden akıyor, derginin. Birikim
dergisi yazarlarını tanımlamak için bir zamanlar Heves şiir dergisi şairleri
için söylediğimi onlar için de kullanmam
lazım. Hangi ülkenin insanları, bu yazarlar kestiremiyorum. Sanırım Kemal
Tahir’in bunlar için birçok sözü var. Ekseriyetle, Yabancılaşmışlar, diyordu onlar için Kemal
Tahir. İnsani bir şekilde yazmıyorlar,
olaylara bu şekilde bakmıyorlar, Birikim yazarları. Hükümet edenler Tanrı olsun, her şeyi bilsin,
yapamayacağı şey olmasın hesap ediliyor. Allah bilir kaç defa anahtarlarını,
cüzdanlarını bir yerlerde unuttular veya kaybettiler. Bunu düşünmüyorlar. Türkiye’nin Ortadoğu politikasını, maç bittikten
sonra pozisyonları defalarca döndürmelerine rağmen hareketin penaltı mı
olduğuna bir türlü karar veremeyen hakemler gibi okumuşlar. Bir de maç anında
nasıl kararlar vereceklerini siz düşünün. Olaylar, bir kat daha katlanarak
okunmuş. Yarın bu olayların perde arkası aralandığında bir belki de iki kez daha katlanması gerekecek,
bakış açılarının. Kırgınlıklarını, nefretlerini yazmak eleştiri olmasa gerek.
Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’na gelince cevabı Said Nursi versin. ‘Hatasız
bir insan dahi olamazken, yüzlerce şahıstan oluşan hükümet nasıl hatasız
olabilir.’ İyiliklerin hatalara olan üstünlüğü galebe çalması gerektiğini
belirtir, Said Nursi. Birikim dergisi
ama şunu fark etmiş gözüküyor. Bu millet şunu açıkça söylüyor. İkinci bir
Abdülhamit olayına izin vermeyiz. Allah güç kuvvet versin hükümete de devlete
de millete de. Bunlar masumane şeylerdir ama hakikatlerdir de. Marksizimle, bu olan bitenlerine bir ilgisi
yok ayrıca. Lenin’in delik ve kirli ceketine aşıksınız siz. Adalete değil.
Salih Can