20 Ekim 2014 Pazartesi

insan, bir dünya klasiğidir



Avrupalıların eli yüzü düzgün bir millet olduğunu söylemek bayağı süreden beri güç. Bir defa Avrupalılar artık, gözümüzde eskisi gibi yakışıklı ya da güzel bir millet değil. Avrupa’da bu konuda rüzgarlar terse  esiyor.  Soyu acayip derecede  çirkinleşti, Avrupa’nın. Varoşlarına da kadar sirayet etmiş, diyebiliriz, bu hastalık. Hem şişkolar hem de yüzleri temiz ve aydınlık değil.  Bu görüntüden dolayı kendilerine olan güvenleri de kaybetmek üzereler. Aerobik ve zayıflama sistemleri onları bu pozisyonlardan kurtarmaya yetmedi, sanırım. Gerçekten çalışmıyorsa zinde olmayı hak etmiyor demektir bir beden, bunun anlamı.  Sonrasında, tembelleşmek ve içe kapanmak zorunda kalacakları bir gerçek.  Bunun zekalarına da yansıdığını birçok Fransız’ın kaleme aldığı felsefe metinlerinden anlamak mümkündür bugün. Hangi sanatı veya felsefeyi anlattığını bir türlü kimsenin çıkaramayacağı bir sürü eser keleme alınıyor mesela Avrupa’da. Batı Kanonu diye bir eser çıktı bu aralar. H. Bloom kaleme almış eseri. Eserde esen rüzgarlar, yazarın psikolojik durumuna göre yer değiştirmiş. Kah kuzeyden kah güneyden esiyor, tespitler. Yani birbirini yiyen böcekler meydana getiriyor, Harold Bloom.  Sürekli bir haklı tespit taşımıyor, eser.  Bir huysuz tavra sahip olması da çabası. Keyfi yerinde ise evet diyor, değilse hayır. İngiltere’yi ise Baudrillard’ a sorun. Bence Baudrillard, Batı’nın girdiği patinajı anlatırken kullandığı Simularklar yerine Avrupa’nın çirkinlikler içinde kurduğu güzellik hayalleri dese daha yerinde olurdu. Avrupa kara lastikleri şimdilik hem beden hem de zekasına çekmek üzere. Avrupa yakın gelecekte,  fikren ve madden kunduralarla değil kara lastiklerle yürümeyi öğrenecek.  İnsan, bir Avrupa veya Amerika klasiğidir’in bir anlamı yok artık. Doğu’dan neşet eden şu cümle insanlığa daha bir hakim. ‘İnsan, bir dünya klasiğidir.’


Adem Kalan