Başka diyarlar bilsem gitmez miydim
Üstelik sen de bir diyarsın.
Bu cümleler, bir öykünün tamamıdır. Kısa
öyküdür. Adresi, önemli değil. Ama bu kısalığa bizim itirazımız vardır. Çünkü
hayatın çoğu sahasını ele geçiren kısalık hastalığı artık rahatsızlık veriyor.
Burada bir tuzak var gibi. Sonuçta hızı inşa eden ona göre de yazın türleri ve daha
dİğer alanlar adına da aparatifler oluşturmak zorunda. Mesela kısa öykü,
hatta tek cümlelik öyküler, hız çağının saçakları altında sürüp giden naylon
hayatın, sahte edebi ürünleri gibi duruyor. Tabi, uzun metinleri taşıyabilecek
kafa kalmadı, zihinler allak bullak edildi denmiyor da; işte efendim kısa öykü
falan deniliyor. Zaten cumhuriyetin (cumhuriyeti de kast ederken burada asla
sadece cumhuriyet kavramından bahsetmiyorum, onu oluşturan temelleri işaret
etmektir amacım) okur kitlesinin kafa şekli uzun metinler okumaya pek müsait değil.
Cumhuriyet okuru, edebiyatı, şiiri, hikayeyi hep kısalık üzerine kurguladı.
Bana bu, medya ve kapitalizm mafyasının ufaktan ufaktan zombi kafalı bir nesil
inşa etme işi gibi geliyor. Bu konuda şüphelerim var. Bu kadar hızın ve buna
müteakip kısalığın, oturup kalkar gibi yemek yemenin, kalemle kağıda üç beş
cümle kondurmanın bir yarar sağlayacağını düşünenlerden değilim. Daha bir sürü
şey artık bu yolla yapılıyor. Mesela üstümüzde, gömleklerin bir iki günde eskimesi, hız
çağı nedeniyle cinsler arasındaki yozlaşmaların başlaması, cinselliğin bir
anlık oldu bittiye getirilmesi vs şeyler, şimdilik normalmiş gibi görünse bile, insanları
sağlıklı bir şekilde yerinde bırakmayacaktır. Yanlış anlaşılmak istemem. Hormonal
şeyler işte. Erkek erkektir. Kadınsa kadındır. Böyle olmalıdır. Erkek kadını, kadın
erkeğini sever. Şimdiden yeni nesil, kendi hayat tarzıyla ruhta ve bedende,
ilerde makinelere bağlı yaşayacak kötürümler olma yolunda ilerliyor. Şıppadanak oldu bitti oluyor, olan şey.
Velhasıl fazlasıyla eksik, sünepe olmaya
aday, bu tür işler. Yaşam, iş, metin bağlamında durumlar böyle. Kısa olarak
nitelendirdiğimiz öykülerin böylesi bir arkaik yapısı var toplumda. Bunun için kısa
öykülere de pek rağbetim yok. Edebiyat tarihinde, sadece bir zamanlar
yazılmış bir öykü çeşnisi adı dışında kalıcı ürünler verebileceğini düşünmüyorum,
bu türün. Sonuçta her eser, acelesiz bir çaba sonucu rahmine üflenmiş bir ruh
ister.
adem kalan