11 Temmuz 2014 Cuma

CEMAL ŞAKAR, PORTAKAL BAHÇELERİ







Cemal Şakar’ın Portakal Bahçeleri adlı öykü kitabı ne uzun öykü türüne ne de kısa öykü türüne örnektir. Bu ikisi arasında seyreder Cemal Şakar’ın bu kitaptaki öyküleri. Cemal Şakar’ın aynı kitabındaki kısa öykü sayısı üç beşi geçmez. Onları da zaten ben okumadım, geçtim. Bir filmin tanıtım fragmanları neyse kısa öyküde odur yani. Kısa bir parlaklık var belki bu fragmanlarda, nihayetinde bütünse yansıtılamıyor. Açıkça nihilist bir yapının süprüntüleri gibi de gelmiyor değil bana kısa öykü. Cemal Şakar’ın iman sahibi bir adam olması sanırım buna izin vermiyor. Cemal Şakar’ın böyle bir şey yapmaya eli varmıyor. Beleşçilik akıyor çünkü her yerinden kısa öykünün. Genelde de ortalama bir öykü türü var Şakar’ın. Mustafa Kutlu’ya da uzaktır bu açıdan, Şakar. Öykü ve hikaye ayrımına göre bir yerde durur. Gene de öykücüler yeri geldiğinde hikayeci de sayılırlar. Temelde bir fark var tabi. Mustafa Kutlu hikayeci, Cemal Şakar’sa başlı başına bir öykücü. Rasim Özdenören’e yakındır, Şakar. Modern öykünün bir iki önemli temsilcilerinden  biridir. Sait Faik’ten oldukça farklıdır, bu iki öykücü. Hatta Saik Faik’in modern öykücü olarak kabul edilmesi, bu iki öykücüyü bir yere oturtmayı zorlaştırıyor. Geriye hem Cemal Şakar’a hem de Rasim Özdenören’e postmodern öykücüler demek kalıyor. Halbuki bu bir yanılgı. Bizde daha önce öykücü olmadığı için öykü türünü ilk kez hakkıyla işleyen birine modern de dememek lazım. Modernliğin içinde her şeyden önce düşünce hareketleri vardır. Ekoller vardır. Biraz da eskiyi yenilemek gibi şeyleri kast eder modernlik. Fıtratında kendine göre de olsa bir ihya vardır. Saik Faik, öykü türünün bizdeki ilk büyük ustasıdır, yeri geldiğinde bir ekolle de anılabilir. Fakat öyküyü modernleştirecek kadar, kendinden önceki dönemden hakkıyla bir öykü külliyatı devralmamıştır, Sait Faik. Bir öncüdür belki o kadar. Bu anlamda, Rasim Özdenören ve Cemal Şakar ilk Türk modern öykücüleri sayılabilirler. Sait Faik’ten geleni modernleştirmişlerdir. Bir fark daha vardır, modern öykü ile modern öncesi öykü arasında. Modern öykücüler poetik düşünceler inşa ederler. Okurlara, öykülerinin nasıl okunması gerektiği konusunda haritalar çizerler. Diğer yandan da düşünce metinleri üretirler. Hem Rasim Özdenören hem de Cemal Şakar bu yapıda birer modern öykücülerdir. Sait Faik kırsal kesimlerde, kıyılarda var ederken kendisini; modern öykücü şehri, küreselleşmiş olanı, kent insanını iyi tanır. Aşağı yukarı modern hayata etki eden ideolijileri, fikir atmosferlerini öyküde buluştururlar. Geçenlerde bir genç eleştirmen yazmıştı, adını şu an çıkaramıyorum, beni bağışlasın, Cemal Şakar’ı Kara Gerçeklik şemsiyesi altında yorumlamıştı. Onun gerçekçi aynı zamanda bu gerçekliğinin de kara olduğunu belirtmişti. Bu yanlış bir yorumdur, Cemal Şakar için. Öyküdeki Oğuz Atay etkisi böyle söyletmiş olabilir bu arkadaşa. Güray Süngü, Aykut Ertuğrul gibi yeni öykücülerde farklı oranlarda bir Oğuz Atay esintisi vardır. Bu, hakim havadır. Oysa tam tersi bir şey var Şakar’da. Cemal Şakar’ın öykü sesi genç öykücülerden daha orijinal ve yenidir. Yeni öykücülerin üstünde, Oğuz Atay’dan kalma bir duruş var. Oğuz Atay’ın etkisi, şairler üzerinde can alıcı bir etki yapan İsmet Özel etkisine benziyor biraz da. Cemal Şakarsa ironiye fazla aldırış etmez. Tatlı ve yeni bir sesi var, Cemal Şakar’ın. Melek algısını gerçekçi öykülerin içinde geçirtmesi, ona masum ve açık bir taraf da verir. Artık modernizmin ezdiği insanlar, Oğuz Atay karakterleri gibi kanser, içe kapanık, zarifliği ve kırılganlığı öldürücü, ruhu patlak insanlara döndürmüyor. Sosyal medya buna izin vermez. Herkes istediğini istediği yerde ifade edebilir. Aslında Oğuz Atay, edebiyatımızda Frued fenomenleri yarattı. Batı psikolojini, Türkiye insanı üzerinde uyguladı. Çift kişilikler ortaya çıkardı. Oysa Türkiye’de batıcılık kompleksi yok artık, bu etki giderek azalıyor. Anadolu’da, Batı’nın kara psikolojisi yerini, yerli kültürün aydınlık psikolojisine devrediyor. Sonuçta Cemal Şakar’ın öykü malzemeleri ikincisine daha yakındır. Mit yok çünkü onun öykülerinde, melekler vardır.  Ayrıca Cahit Koytak’ın şiirde yaptığını Cemal Şakar’ın öyküde yaptığı da akılda tutulmalıdır.



Yeprem Türk