KURULUŞ DERGİSİ
10 Ekim 2019 Perşembe
6 Ekim 2019 Pazar
DÜNYANIN İYİLERİ
Dünyanın
iyileri
Üstatların
söylediği yarım sözün
Devamını
çeke çeke getirenleri
Serin
zihin ırmaklarına baş aşağı
Suyun
aklındakini yaparak dalabilenleri
Dünyanın
iyileri
Kazıdıkça
kalpteki yarayı
Altında
Yunus’un yazdığı bir satırı bulabilenleri
Aklın
yetmediği bir bilginin karnında
Hazım
bekleyen gıdaya benzeyenleri
Dünyanın
iyileri
Yetim
başının okşanması gibi
Hayatı
elle söyleyenleri
Onların
sözleri
Kutupların
insan görmeden gelip geçen günleri
Y. Türk
5 Ekim 2019 Cumartesi
HATIRLAMA
Yücel Kayıran'a
Güzel
hatırlarım ben kimleri ?
Son
nefeste Allah’ın kudretini
Gökte
kanat üzere talep edenleri.
Ölüm olayında toprak dedikleri
Hava Kurumu gibi toplar kemik ve deri
Yeprem Türk
&
Ey! Diye
seslenenlerin dergâhında:
Biz, vatan ve
hakikat. Yeşil çayırlar, serin gönüllü
dağlar. Dünyaya ve bekaya selam veren
minareler. Mimari ve tarihimizin en büyük ulakları mabetler. Adem’den, Nuh’tan
izler. Peygamber-i Ekber’den ulu minber.
Gönüller üzere dünya insanına kurulu maddi ve manevi sofralar.
Türkiye, bir
merhamet birimi. İnsanlık menkıbesi. İyiliğin
temiz eliyle yaptığı kader penceresi. Yeryüzü yoksullarının, mazlumlarının
dünya hanesi. Güldürür dünyada gülmeye parası yetmeyenleri.
Türkiye’nin en
büyük gıdası samimiyeti, acıması, edebi ve hürriyeti. Tüm dünya çöpe atsa da
ahlâkı; o alır, pak sulara yatırır, arındırır ve ayağa kaldırır doğruluğun zürriyetini.
Ve
iyiler her daim kötüleri yener. Bunun sebebi şudur: İyilik, kalbe yakındır. Bu
sayede kötülükten daha derin ve stratejik düşünür.
Ve bu
samimiyetten ötürü ki,
Türkiye’nin
Peygamber aşkıyla örülmüş, çağrılmış iki ulu nesnesi bulunur.
Birisi Veysel’in
hırkasıdır, diğeri İstanbul şehridir. İkisi
de bize peygamberin hediyesidir.
Veysel’in
hırkasını sökmek, İstanbul’u sökmek gibidir.
***
Burada günler
var. Veyselî ve İstanbulî yaşanırlar.
Türkiye’de
günler, Türkiye’nin ilk günü kadar da tazeler. Günler: defterler. Bu
defterlerin içinde neler var: Salât, zikir; Mevlânâ, Tapduk var. İlim,
tasavvuf, aşk, amel var. Hicaz, Endülüs var. Tuna’nın akarken çıkardığı berrak ses,
Dicle’nin ılıklığı var.
Türkiye’nin zamanları;
amelleri maşeri vicdana tartılması için götüren ulu kamyon kasaları. Sayılamayacak defa böyle sefer
eyleyen yazgının nakil araçları.
Bu da,
Türkiye’nin zaman dersinden aldığı farkındalığı.
Y. Türk
&
Hem
nebatatın ambarı hem aşkın. Bir bereket ki her çeşit meyve sebzeye duran. Ama
yine de insanı az yiyen az içen. Kanaatı kendisine kanat olarak takan. Allah
bizi öyle bir kabın içine koymuş ki, insanı ey diye seslenmeye muhtaç ediyor.
Şairlerimiz
ey sahibidir. Ey! en çok bizim şiirimizde geçer. Ey, bir iman işaretidir. Şükür
sesidir. Allah’ın kudretini ses üzerinden istemedir. Ölüme bile ey’imiz vardır.
Bu toprakların milletime sunduğu bu zengin iaşeye rağmen, ölümün en çok sevildiği
ona methiyelerin düzüldüğü üç kıtaya yayılmış bir belde olmaktan kendini alamıyor,
Türkiye. Mevlânâ Konya’da ölüme düğün gecesidir, demiş. Yunus, Sakarya’da ölümü âşıkların toyu olarak görmüş. Sezai
Karakoç, İstanbul’da, Allah’ım uzatma dünya sürgünümü, demiş. Bu, intihar ve
ölüm sevdası değil, Allah’a kavuşma isteğidir. Batı topraklarında bu terkip
neredeyse yok. Onların ölüm dedikleri, ölmeye yakın Pekin ördekleri gibi kaynar
suya girdikleri.
Ölürken hem ‘Her nefis ölümü
tadacaktır’ hükmünü icra ederiz hem de sevgiliye kavuşmanın coşkusuyla
teyelleniriz, neşe üzere kıvıl kıvıl
tasvirleniriz.
Güzel
hatırlarız bu toprakta ölüleri. Onlar, son nefeste, Allah doldurmuş deyip ölümün
tüfeğiyle korkmadan oynayabilenleri, ulu
yol üzere gökte gidenleri. Onlar da bildiler ki ölüm olayında kabir yerleri, uzuvların
usulca bırakıldığı toprağın güzel
heybeleri.
Y. Türk
29 Eylül 2019 Pazar
BABA 3
Gelecekten yılgın bir imgeyi
Derim serdi yüzüme
Beni her
daim borçlandıran tefeci umut
Ufuk kurtlanmaz,
deme
Yüzüm babamın yüzüne benzer giyinir
Bilgelikle baktığım
her suyun içi
Sanki babamın tipi
Üstünde
acı kabilesinin
talan izi
Gelecekti boş alan âşıkların alanı
Kaderin uçsuz bucaksız bilinmezliğiyle
dolu
Hayatıma daha yeni
yeni tırmanırken belirsizlik
Etime berzahtan serinlikler bırakır ayak tıpırtıları
Babacığım
nakşın bezime bir imkân
verir mi
Oğul
daim babaya bağlı bir belde
Ve
meselem kendi
halinde
Yıkıntılardaki kemâli
tamamlar hem de
Y. Türk
SÖKÜ
Allah’ım tabiatım ne esintili
Üstünde kin ve hasetin hayat işleri
Ne ara kurdum ben: İstanbul’u
Kendimden önce dünyadan söküp atabilmeyi
Ey, aksakallı haklı durgunluk
Sen ne deli çılgınlıkların dedesi olmak
İçindeki haylaz balıkları, vahşi
timsahları
Bir gölün sakinliğiyle gütmek
Ey dünyanın Havva’sı Adem’i
Annenin babanın ilk tableti
Okumasını bilmesem de ellemek isterim
harflerini
Alnında dünyanın ilk eylemi secde işareti
Dağlarımıza ilk oğlakların varışı
Karşılamak obamıza yeni gelmiş ayetleri
Ve okşamak
İnsan ismi üzerinde korkmadan duran
keklikleri
Y. Türk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)