1 Kasım 2014 Cumartesi

ELEŞTİRİ



Yeni nesil işi sıkı tutmalı. Bazı eleştiri tarzına izin verilmemeli mesela. İnsani ve izzetli olmalıdır, her şeyden önce eleştiri. İslamcılık tarzı eleştiri bertaraf edilmeli. Yani alay edici, onur kırıcı, başkalarının değerlerini ayak altına alıcı tarzdaki eleştiriye karşı durulmalı. İslamcılık, özellikle Doğu’da tehlikeli bir eleştiriye kapı aralamıştır. Eleştiri araçları olarak onur kırıcı ve aşağılayıcı bir dilin yanında molotofu, satırı, palayı ve daha değişik gereçleri devreye sokmuştur. Kültür, medeniyet ve Millet zevklerini bu tür şeylerle eleştiriyor, bugün İslamcılar. Ve daha değişik örgütler tarafından da zirveye taşınıyor, bu. Ama bu, bir gün bitecek elbet. İslamcılık son yüzyılda olan biten bir şeydir. Modern zamanların ürünüdür. Efendimiz'den (S.A.V) akıp gelen kadim yapıları sökmeye gücü yetmeyecektir. Dağdan gelip bağdaki kovulamaz. Müslüman’dır, insandır, insan. Kadiri olur, Nakşi olur. Ve ya ikisi de olmaz. Kürt olur, Türk olur, Alevi olur. Bu tür şeyler medeniyetimizin namusudur.


Salih Can

YENİ YAYIMLAR



           KURULUŞ DERGİSİ  SAYI 6 
              VE
      MEHMETLİ MİLLETİ KİTABI ÇIKMIŞTIR.
      PAZARTESİ DAĞITILACAKTIR.


 




30 Ekim 2014 Perşembe

VS.

Hayrettin Karaman,  Yenişafak’ta
‘Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi’ de buluşmayı öneriyor. Demokrasi biraz tamam da diğerleri olmamış. Laiklik hakkında daha ne yazılır bilemiyorum. Kabak tadı verir yazılırsa. Biz hoşgörü diyoruz, ona. Laiklik bu topraklarda  mazisinden dolayı kabul görmez. Üstelik Türklerin ve Kürtlerin veya diğer unsurların bugün ayrılmaz bir biçimde iç içe geçmeleri bir yazılı kanun çerçevesinde olmamıştır. Önce inançla ilgili sonra temayülen gerçekleşmiştir, bu. Türkiye ise bir cumhuriyet değil devlettir. Cumhuriyeti, devlet başkanını halkın seçmesi şeklinde tanımlamış, Karaman. Ama devamı var bunun.  Fransa cumhurbaşkanını Fransızlar seçer yani. Demokrasi ikiye ayrılıyor artık. En azından Kuruluş dergisi böyle düşünüyor. Bir, devlet demokrasisi; iki, cumhuriyet demokrasisi. Türkiye’de hem Kürtler hem de Türkler ya da diğer unsurlar,  bir başkan seçmek için sandığa gidiyorlarsa bunun adı  devlet demokrasisi oluyor. 





Adem Kalan

29 Ekim 2014 Çarşamba

Nurettin Durman

Nurettin Durman, Yediiklim’de sayı konusu, bu ay. Nurettin Abi, kişiliğiyle ‘bir doğu klasiği’. İnsanın üçte ikisi su derler, biyolojik olarak. Bunu Nurettin Durman için yüzde elli dünya yüzde elli ahret şeklinde dönüştürmek mümkün. İnsan için her çağda lirizm(neşve) şarttır, diyen bir yapısı var, Durman’ın. Hakkında neler yazmışlar daha okumadım. Bu bapta  ispatı ihtiyaca ne gerek? Kişilik olarak, fethedilerek dışarı uzanan değil, içten dışa fethederek çıkanlardan. Biz cennete bir kamyonla gideceğiz, direksiyonda sakallı bir amca, şeysini hatırlattı bana. Derginin kapak resmi güzel. Demek isterim ki, mesela Paris’te, bu resimlerden (Nurettin Durman) reklam panolarına yerleştirmek lazım. Beş on tane. Manevi olarak döllenmeleri için Batılıların.


Salih Can

23 Ekim 2014 Perşembe

YAKINDA


                                                                          -düşünce-
                                                                       YAKINDA

20 Ekim 2014 Pazartesi

insan, bir dünya klasiğidir



Avrupalıların eli yüzü düzgün bir millet olduğunu söylemek bayağı süreden beri güç. Bir defa Avrupalılar artık, gözümüzde eskisi gibi yakışıklı ya da güzel bir millet değil. Avrupa’da bu konuda rüzgarlar terse  esiyor.  Soyu acayip derecede  çirkinleşti, Avrupa’nın. Varoşlarına da kadar sirayet etmiş, diyebiliriz, bu hastalık. Hem şişkolar hem de yüzleri temiz ve aydınlık değil.  Bu görüntüden dolayı kendilerine olan güvenleri de kaybetmek üzereler. Aerobik ve zayıflama sistemleri onları bu pozisyonlardan kurtarmaya yetmedi, sanırım. Gerçekten çalışmıyorsa zinde olmayı hak etmiyor demektir bir beden, bunun anlamı.  Sonrasında, tembelleşmek ve içe kapanmak zorunda kalacakları bir gerçek.  Bunun zekalarına da yansıdığını birçok Fransız’ın kaleme aldığı felsefe metinlerinden anlamak mümkündür bugün. Hangi sanatı veya felsefeyi anlattığını bir türlü kimsenin çıkaramayacağı bir sürü eser keleme alınıyor mesela Avrupa’da. Batı Kanonu diye bir eser çıktı bu aralar. H. Bloom kaleme almış eseri. Eserde esen rüzgarlar, yazarın psikolojik durumuna göre yer değiştirmiş. Kah kuzeyden kah güneyden esiyor, tespitler. Yani birbirini yiyen böcekler meydana getiriyor, Harold Bloom.  Sürekli bir haklı tespit taşımıyor, eser.  Bir huysuz tavra sahip olması da çabası. Keyfi yerinde ise evet diyor, değilse hayır. İngiltere’yi ise Baudrillard’ a sorun. Bence Baudrillard, Batı’nın girdiği patinajı anlatırken kullandığı Simularklar yerine Avrupa’nın çirkinlikler içinde kurduğu güzellik hayalleri dese daha yerinde olurdu. Avrupa kara lastikleri şimdilik hem beden hem de zekasına çekmek üzere. Avrupa yakın gelecekte,  fikren ve madden kunduralarla değil kara lastiklerle yürümeyi öğrenecek.  İnsan, bir Avrupa veya Amerika klasiğidir’in bir anlamı yok artık. Doğu’dan neşet eden şu cümle insanlığa daha bir hakim. ‘İnsan, bir dünya klasiğidir.’


Adem Kalan

birikim



Birikim dergisinin son sayısını okudum. Ahmet Davutoğlu ve Tayyip Erdoğan nefreti her yerinden akıyor, derginin. Birikim dergisi yazarlarını tanımlamak için bir zamanlar Heves şiir dergisi şairleri için  söylediğimi onlar için de kullanmam lazım. Hangi ülkenin insanları, bu yazarlar kestiremiyorum. Sanırım Kemal Tahir’in bunlar için birçok sözü var. Ekseriyetle, Yabancılaşmışlar, diyordu onlar için Kemal Tahir. İnsani bir şekilde  yazmıyorlar, olaylara bu şekilde bakmıyorlar, Birikim yazarları. Hükümet edenler Tanrı olsun, her şeyi bilsin, yapamayacağı şey olmasın hesap ediliyor. Allah bilir kaç defa anahtarlarını, cüzdanlarını bir yerlerde unuttular veya kaybettiler. Bunu düşünmüyorlar.  Türkiye’nin Ortadoğu politikasını, maç bittikten sonra pozisyonları defalarca döndürmelerine rağmen hareketin penaltı mı olduğuna bir türlü karar veremeyen hakemler gibi okumuşlar. Bir de maç anında nasıl kararlar vereceklerini siz düşünün. Olaylar, bir kat daha katlanarak okunmuş. Yarın bu olayların perde arkası aralandığında bir  belki de iki kez daha katlanması gerekecek, bakış açılarının. Kırgınlıklarını, nefretlerini yazmak eleştiri olmasa gerek. Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’na gelince cevabı Said Nursi versin. ‘Hatasız bir insan dahi olamazken, yüzlerce şahıstan oluşan hükümet nasıl hatasız olabilir.’ İyiliklerin hatalara olan üstünlüğü galebe çalması gerektiğini belirtir, Said Nursi.  Birikim dergisi ama şunu fark etmiş gözüküyor. Bu millet şunu açıkça söylüyor. İkinci bir Abdülhamit olayına izin vermeyiz. Allah güç kuvvet versin hükümete de devlete de millete de. Bunlar masumane şeylerdir ama hakikatlerdir de.  Marksizimle, bu olan bitenlerine bir ilgisi yok ayrıca. Lenin’in delik ve kirli ceketine aşıksınız siz. Adalete değil.


Salih Can