7 Ocak 2017 Cumartesi

15 Temmuz Direnişi, Asla Geçen Kutlu Bir Fasıl’dı




O gece sokaklarda Yunus vardı. Anadolu’nun bir şair gibi dile gelmesi oldu. 15 Temmuz imgesel değil, metafizik bir hareketti. İçinde bir dolu hikmet vardı. Ululuk barındırıyordu. Bir dünya görüşü bitiyor, yeni hayatın manalarının ilk ışıkları yanmaya başlamıştı o gece.  Biz dayandığımız yanlış kültür ve felsefe olarak o gece dibi bulduk. Hem de silkelendik, yeni bir kuruluşun abc’sine ya da elifbas’ına tanık olduk. Bu yüzden 15 Temmuz şiirlerim için YAKMA kelimesini kullandım. Yakma, bana destandan daha sıcak ve yerinde geldi.  Günümüzde  destanlar ancak bu formda olabilir belki.

15 Temmuz kitabı, bir medeniyetin hayatına kast edilmek üzereyken söylediği içlenmelerdir.  Edilen dualardır.  Nefesvaridir. Kurgusal değildir.  İçinde tank yok ama o tankı durduran elin, iman dolu göğsün iç ve dış cephesinden olan hayat görüşleri vardır. Bizde ideolojiler değil, halkın nefesi etkindir. Bu cümlenin tevilidir, 15 Temmuz'a YAKMA.

15 Temmuz’a YAKMA, tamda hadiselerin içinde olan birisinin bazen kendisine, bazen milletine, bazen Allah’a , Peygamberine dönerek; bazen Yunus ile dertleşerek, Doğu ve Batı’yı ayırarak; rızkın ne olduğunu tam da o an içten duyarak; ‘ah İbrahim’im şimdi burda olsa’ diyerek; Meleklere değerek yapılan bir konuşma, potporik bir ibadet, bir söylemedir.


Yeprem Türk


25 Aralık 2016 Pazar

OCAK- ŞUBAT 2017, SAYI 19





Kuruluş Dergisi, sayı 19'la yoluna devam ediyor. Ve bu ay şiir bakımından epey dolgun. Ürün olarak Kuruluş dergisi, Mehmedileri kalkındırmanın yollarını arıyor. Bu minval üzere epey yol kat edildi. Mehmediler arasında yüz yıl önce gerilmiş yapay sınırların elbet bir gün kaldırılacağını, Mehmedilerin büyük bir medeniyet ekseninde dünya yaşamını her açıdan parlatacağına  inanıyoruz. Selamla.


Adem KALAN

18 Aralık 2016 Pazar

19'dan

Son kitabınızda referanslar daha çok Yunus bağlamında olmuş. Birçok modern şairimiz örneğin Ali Şeriati’yi falan şiirlerinde kullanırken siz bunlardan kaçınıyorsunuz.

Bence, şiirimin yapısından kaynaklanan bir şey bu. Refere kaynaklarım Yunus oluyor, Mevlana hatta İbn-i Arabi oluyor ama Ali Şeriati şiirimin aklına pek gelmiyor. Baktım Aliya İzzetbegoviç bile geçmemiş şiirlerimde.

Doğu ve Batı arasında İslam  ve İslam Deklarasyonu ve İslami Yeniden Doğuş’un Sorunları’gibi önemli kitapların yazarı Aliya İzzetbegoviç’in  gelenek ve tarihi bir zindan olarak görmesi ilginç. Ali Şeriati de aslında tarih için böyle düşünür.  Batı’da yetişip sonra ülkelerine dönen İslam alim ve liderlerin çoğunda aynı düşünce hakim. Oysa bir milleti ve medeniyeti ayakta tutan sütunlardan biri de tarihtir. Gelenektir.


Mevlana ve Iraki’de de benzer temalar aynı fonda işlenmiştir. Örneğin onlar da bir yerde tarihi, coğrafyayı ve insanın kendisini insana zindan şeklinde kodlamışlardır. Ancak bu bir Seyr i Süluk tecrübesidir.

Millet yolunda gelenek, göz açan, yerini bulman için geriden ışık olarak yanan bir şeydir.

Sanırım İslam aleminin modern  alimlerine olan güveni daha tam yerine oturmadı. Onlar, gelenekle tam olarak sınanmadılar. Yani onların söylediklerinin sağlamaları yapılmadı. Onları şiirimde kullanmamışsam biraz da bundandır.



SÖYLEŞİDEN (TAMAMI SAYI 19 'DA)


Şiirlerinizde günün şairlerinin aksine asabiyenin gücüne inanan bir tarafınız var? Yazılarınızda da buna dikkat çektiniz.

Asabiyye yanlış anlaşılan bir şeydir. Asabiyye sırf hayvani geometri gibi görülemez. Asabiyye canlılık belirtisidir. Sezai Karakoç’un Kıyamet Aşısı adlı kitabını bu konunun anlaşılması için salık veririm. Süt kandan başlar, dönüşür, süt berraklığına ulaşır. Her süt, kandan çıkıp gelir. Kan asabiyeyi, sütse medeniyeti temsil eder. Süt gibi temiz, sade, açık bir meyveye ulaşmak için kan gibi bir karışıma, karanlığa muhtaçsınız. Kan yoksa asabiye yoksa süt de yoktur. İstanbul ve Bağdat’ın geçmişine baktığınızda tarihin en güzel anlarının bu dönüşümün iyi yapıldığı zamanlara denk geldiğini görecekseniz. Beyt’ül Hikmet örneğin. İnsanlığın kandan süte doğru yaptığı bir yolculuktan başka bir şey değildir. Bu manayı bizde Sezai Karakoç enfes bir şekilde anlatmıştır. İnşa etmiştir. Sezai Karakoç’un şiiri  bir süt şiiridir. Örneğin Cahit Zarifoğlu ise toplumsal bazda değil ama bireysel bazda bu yolculuğu, bu kandan süte evrilişi müthişçe söylemiştir. Çoğu şair, onun kandan süte geliş gidişlerle söylediği şiirleri erotizma olarak yanlış yorumlamıştır. Cahit Zarifoğlu’nda oysa kanın durumu sütün durumu kanın süte geçmesinin durumları bulunur. Beyaz haberlerim vardır, bir Cahit Zarifoğlu söylemesidir. Kanın karanlığından durulu durula terbiye edile edile gelesi bir beyaz haberdir, bu.
...

DUYURU

YAKMA'nın geliştirilmiş ikinci baskısı yapıldı. 16 şiir daha eklenerek. Sayfa sayısı 64. Şiir adeti 51'dir.  15 Temmuz için ilk destandır, YAKMA. Üslubu 15 Temmuz Direnişini gerçekleştirmiş halkımız gibidir. Derin, sade, Muhammedi.




Salih Can

&


İnsan bir mesnevi tadında değilse
Ortalama bir yetmiş boyunda cehennemse

O çirkin bacaklar sert  ayaklar
Dünya haritasını eze eze gezse

Şeytan kıskanmaktan vakit bulsa
Adını göğe çirkin çirkin yazsa

Küfür tapı malzemesi şeklinde hala
Putları kıran İbrahim’im şimdi burda olsa

&


Bugün şiirde bir şey olmadı
Kafiyeler mabedime inmedi

Allah’ın verdikleri giyilmedi
Elbiseler ne ak ne yeşildi

Oturduğum ne mekan ne dekor
Ne eşekler ne çiçeklerdi

Göklerden  gelen koca ilhamı
Melekler geri çevirdi

Gömleğim ceketime ceketim gömleğime
Bir şey demedi