18 Aralık 2016 Pazar

SÖYLEŞİDEN (TAMAMI SAYI 19 'DA)


Şiirlerinizde günün şairlerinin aksine asabiyenin gücüne inanan bir tarafınız var? Yazılarınızda da buna dikkat çektiniz.

Asabiyye yanlış anlaşılan bir şeydir. Asabiyye sırf hayvani geometri gibi görülemez. Asabiyye canlılık belirtisidir. Sezai Karakoç’un Kıyamet Aşısı adlı kitabını bu konunun anlaşılması için salık veririm. Süt kandan başlar, dönüşür, süt berraklığına ulaşır. Her süt, kandan çıkıp gelir. Kan asabiyeyi, sütse medeniyeti temsil eder. Süt gibi temiz, sade, açık bir meyveye ulaşmak için kan gibi bir karışıma, karanlığa muhtaçsınız. Kan yoksa asabiye yoksa süt de yoktur. İstanbul ve Bağdat’ın geçmişine baktığınızda tarihin en güzel anlarının bu dönüşümün iyi yapıldığı zamanlara denk geldiğini görecekseniz. Beyt’ül Hikmet örneğin. İnsanlığın kandan süte doğru yaptığı bir yolculuktan başka bir şey değildir. Bu manayı bizde Sezai Karakoç enfes bir şekilde anlatmıştır. İnşa etmiştir. Sezai Karakoç’un şiiri  bir süt şiiridir. Örneğin Cahit Zarifoğlu ise toplumsal bazda değil ama bireysel bazda bu yolculuğu, bu kandan süte evrilişi müthişçe söylemiştir. Çoğu şair, onun kandan süte geliş gidişlerle söylediği şiirleri erotizma olarak yanlış yorumlamıştır. Cahit Zarifoğlu’nda oysa kanın durumu sütün durumu kanın süte geçmesinin durumları bulunur. Beyaz haberlerim vardır, bir Cahit Zarifoğlu söylemesidir. Kanın karanlığından durulu durula terbiye edile edile gelesi bir beyaz haberdir, bu.
...