
Şiirlerinizde günün şairlerinin
aksine asabiyenin gücüne inanan bir tarafınız var? Yazılarınızda da buna dikkat
çektiniz.
Asabiyye
yanlış anlaşılan bir şeydir. Asabiyye sırf hayvani geometri gibi görülemez.
Asabiyye canlılık belirtisidir. Sezai Karakoç’un Kıyamet Aşısı adlı kitabını bu
konunun anlaşılması için salık veririm. Süt kandan başlar, dönüşür, süt
berraklığına ulaşır. Her süt, kandan çıkıp gelir. Kan asabiyeyi, sütse
medeniyeti temsil eder. Süt gibi temiz, sade, açık bir meyveye ulaşmak için kan
gibi bir karışıma, karanlığa muhtaçsınız. Kan yoksa asabiye yoksa süt de
yoktur. İstanbul ve Bağdat’ın geçmişine baktığınızda tarihin en güzel anlarının
bu dönüşümün iyi yapıldığı zamanlara denk geldiğini görecekseniz. Beyt’ül Hikmet
örneğin. İnsanlığın kandan süte doğru yaptığı bir yolculuktan başka bir şey
değildir. Bu manayı bizde Sezai Karakoç enfes bir şekilde anlatmıştır. İnşa
etmiştir. Sezai Karakoç’un şiiri bir süt şiiridir. Örneğin Cahit
Zarifoğlu ise toplumsal bazda değil ama bireysel bazda bu yolculuğu, bu kandan
süte evrilişi müthişçe söylemiştir. Çoğu şair, onun kandan süte geliş gidişlerle
söylediği şiirleri erotizma olarak yanlış yorumlamıştır. Cahit Zarifoğlu’nda
oysa kanın durumu sütün durumu kanın süte geçmesinin durumları bulunur. Beyaz
haberlerim vardır, bir Cahit Zarifoğlu söylemesidir. Kanın karanlığından durulu
durula terbiye edile edile gelesi bir beyaz haberdir, bu.
...