11 Temmuz 2014 Cuma

ORTANCA KIYAMET: NESİL BİTİMİ

Bitiyoruz açıkçası, birincisi hem insanlık olarak hem de namus olarak. Yanı başında Müslümanlar açık seçik bir şekilde öldürülürken bunu kanıksamak, insan açısından sınırda gezinmek anlamına geliyor. Ortanca kıyameti tüm Müslümanlar olarak, hakarete uğrayarak yaşıyoruz. Büyük kıyameti yaşamak, bizi bu derece küçük ve basit bir konuma sürüklemezdi, oysa. Onurumuz kırılmaz, rencide edilmezdik. Koca bir Müslüman nesil yitiyor, soy kesiliyor, doğu insanı darmaduman kaybolup gidiyor. Bir araya gelme becerisi gösterilemeden oluyor bu. Biraz mukavemet bile oluşmuyor, karşı çıkışlar yok, ezen ezdiğiyle kalıyor. Doğu’nun bu çapraşık halini Avrupa’nın daha önce yaşadığı mezhep çatışmalarına benzetenlere ise şaşırıyorum. Bunu yapanlar, bu düşüşe bir meşruiyet arıyorlar. Belki de bunun birkaç yüzyıl süreceğini öngörüyorlar. Biz Hıristiyan değiliz ki kardeş kavgasını, ırk çekişmelerini kanıksayalım, yüzyıla yayalım. Bizim dinimiz, sorun ve çıkmazlar karşısında pratiktir, ihya edicidir. Batılılar bizim, bu kargaşayı Avrupa iç savaşlarına benzettiğimizi biliyorlar, bu sayede planlarını daha geniş ve etkili bir ufka yayıyorlar. Doğu’nun her yönden Batı’ya benzemesi bir kere mümkün değil. Anadolu bozgunuyla İstanbul’un fethi arasında elli yıl var. Milletin inancının soyu adına tarihten akıp gelmenin önü kapanmış durumda. MESELA EFENDİMİZİN HACERÜ'L ESVED TAŞINI KAVGASIZ GÜRÜLTÜSÜZ YERİNE KOYMA EKOLÜ NEDEN GÜNÜMÜZÜN MANYAK DÜŞMANLIKLARINI BİR HİZAYA GETİRMESİN. KISACASI BATIYI, UZAK VE GERÇEK MANZARALARIYLA BATI TARİHİ TOPARLARKEN, DOĞUYU NİYE İSLAM TARİHİ DERLEMESİN, DÜZENLEMESİN. ŞU AN VAR OLAN DEVLETLER HALİNDE DE BİRLİKTE HAREKET EDİLEBİLİR. DOĞU HACERÜL ESVED TAŞI, CÜBBENİN HER BİR UCUNDAN TUTANLARSA MEZHEPLER OLABİLİR.

Salih Yalçın

7 Temmuz 2014 Pazartesi

ÖYKÜCÜDEN VE HİKAYECİDEN ANA AKIMDA ÖNCÜ OLMAZ

Edebiyat, bizde atılımını şiirle ya da şairle yapar. Aslında fikir de bu çerçeve içinde doğar, gelişir. İslam milleti, atılım ve ufuk ihtiyacını böyle görür. Öykücü ya da hikayeciden geniş çaplı bir estetik ya da düşünce atılımı beklenemez. Rotayı değiştiremez, bir havuz yapamaz, öykücü. Günümüzde çoğu hikayecinin bir düşünce tarafı da vardır. Ama bizim edebiyatımız, merkez kürsüyü hiçbir zaman hikayecilere ve öykücülere vermedi. Hikayeci, öykücü biraz da şairin arkasından gelen izcidir. Şiirin izlerini takip eder hikayeci. Edebiyatı genelce bir dönüşüme soktuğu  pek görülmemiştir, öykücünün. Hikayeci tarafı buna engeldir. Ağırlık, olay örgüsü üzerine doğrudur, öyküde. Ütopya eserlere ne demeli? Derseniz. Mesela George Orwel’in 1984’üne. Batı’ nın nesir alanında böyle bir kabiliyeti var. Bu da sınırlıdır.  Batı ütopyası’nın ya da kurmacasının karşılığı gene de bizde Binbir Gece masallarına denk gelir. Ve Batı’da dil babaları bugün, Dante, Shakespeare şeklinde bilinir. Bizde ise Yunus. Cami kürsülerinde araya sıkıştırılan cümleler şair dizeleridir, genelde. Çünkü öykü, şiir kadar inatçı, bulucu, serdengeçti, milletin beygiri olamıyor. Hele bu, bizde imkansız gibi bir şey. Hikayecilerin geçmiş akım ve mantıkla iş kotarmaları bu fikrimizi desteklemeye yeter. Bir arkadaşıma hikayeciden ana akım üstadı olmaz dediğimde alınmıştı, arkadaş. Bana hak vermesi biraz süre aldı. Hele bir şaire, hikayecinin üstat olması, düşünülemez bir şey.

 YEPREM TÜRK

3 Temmuz 2014 Perşembe

YEŞİL DEĞNEK: İSLAMCILIK


 
İslamcılık hareketinin geldiği son aşamanın adı, milletimizi kültürüyle birlik yok etme operasyonudur. İslam için tek medeniyet tek devlet bahanesiyle sivil halkın tarihten gelen ananelerini silmeye ant içmiş, İslamcılık. Oysa bilinmeli, tek başına medeniyet diye bir şey yoktur. Medeniyet, kültürlerin bileşkesinden doğar. Havuzdur. Bu havuzun suyu, kültürlerdir. Yerelliklerdir. Karşı konulan bu kültürler, İslam yaşantısı içinde husule gelir. İslam’ın hayat alanıdır, bunlar. Bunlar kaybolursa, orada önce insan, sonra İslam yaşantısı buharlaşacaktır. İslamcılık, bütün bunları es geçti. Sivil halkın olağan yaşantısı içinde edindiği deneyimleri gericilik saydı. Aslında başımıza İslamcılık, Avrupacılık gibi geldi.  Özellikle halkın yaşattığı derin değerleri yererek, hatta onları bir ayrımcılık vasfına büründürerek Avrupa zihniyetinde bir işlev gördü. Bu açıdan, halka bakış itibariyle Kemalist zihniyetin bir başka versiyonu olarak hareket ediyor. Elinde, halkı güden apaçık Batıcılık gibi bir şeyi yoktur İslamcılığın.  Ancak kendine has başka bir aracı vardır.  Bunun adı da ‘yeşil değnek’tir.  



İslamcılık bir değnektir. Ve bunu da yontmuş bir el elbet vardır.  Bu yeşil değneği tutan el kimindir? Buna cevabı, metnin sonunda vereceğim. Çünkü orada bir akıma işaret etmem gerekiyor. İslamcılığın kaynağı neresidir orayı göstereceğim.  İslamcılıkta vatan kavramı pek yoktur, bilirsiniz. Vardır da insana ayıp olmasın nispetinde vardır. İslam’ı nerede yaşayacağınıza dair sorun da burada belirir. Bu kavramın, yıllarca altı boşaltılmaya çalışıldı, İslamcılar tarafından. Ve vatan kavramı hezimete uğratılınca Doğu’da, bu kavramın yeri kapitalizmin varlığıyla doldurulacaktır.  Avrupa baronlarının son yayınladığı ve daha birçok  küçük devletin yolda olduğu izlenimi yaratan haritalara bakarak söylüyorum.  Petrol kuyularının olduğu yer vatandır, artık.  Bu siyonizmin kaçıncı aşamasıdır, sonrasında nasıl bir aşama var bilmiyorum. Ancak bunu kestirmek de o kadar zor değil. İslamcılığı biçimlendiren el, son olarak, bir kale vazifesi görerek Doğu'yu koruyan, Batı’nın Doğu üstündeki hakimiyetini kıran  Anadolu’yu İslamcılıkla zayıflatmayı deneyecektir. Aslında bu herkesi kendi meşrebiyle kabul etmeye hayır diyen, insanları alabildiğine dönüştürüp, yarına cascavlak çıkarmak isteyen, yüzyıllık bir projenin ismidir. Doğu’nun çoğulcu tabiatına meydan okuyan, medeniyet halısındaki tüm renkleri havaya uçuran, orada bir uzay boşluğu yaratmak isteyen,  Paramiliter düşüncenin bir ayağıdır, İslamcılık.

Yeprem Türk




1 Temmuz 2014 Salı

NEO-EPİK ŞİİR YA DA NAM-I DİĞER ANADOLU HAREKETİ

Değişik açılardan her daim İslam milletinin önünü açan şiirin,  modern çağda, değişik akıl sahipleri tarafından artık bu görevine son verilsin isteniyor. Sırf bu yüzden, dün de II.Yeni hareketini yok saymıştı aynı kafa.  Ancak nafile bir çabadır, bu. Şiir görevini yapmaya devam edecektir. Türk şiir tarihinde bu görevi gören akımlardan bir tanesi de Neo-epik şiir akımıdır. Neo-epik şiir ile Türkiye’nin kıpırdanışı aynı zamana denk gelir. Ve bu boşuna değildir. Geleceğin silüetini şiir verir, bizde. Epiğin, neo-epik şiirle, modern hayata tekrar doğrudan girişi ve Türkiye’nin belli açılardan kıpırdanışı ayrı şeyler olarak düşünülemez. Doksanlarda Türkiye ve şiir birlikte bir dönüş yaşamışlardır. Anadolu insanı, burjuvanın siyaset üzerindeki etkisini kırarak Türkiye’nin canına nasıl can katmışsa, şiire de bu ruhu Neo-epik şiir akımı üflemiştir. Aslında bu açıdan bakılırsa, birçok alanda, temelde bir Anadolu devrimi yaşanmıştır, ülkemizde. Neo-epik akım da, bir Anadolu şiir akımıdır, nihayetinde. Bir Anadolu hareketidir.

(Kuruluş Dergisi sayı 4'ten)

Yeprem Türk


25 Haziran 2014 Çarşamba

SAYI 4 TEMMUZ AĞUSTOS 2014



BU SAYININ ÇEKİRDEK ANLAM ÖZETİ : İSLAMI YAŞAMAK, AY YILDIZLI BAYRAĞIMIZA BAKMAK ve DÜŞÜNCE ÜRETMEK, İNSANIN ve UFKUN ÇEPERLERİNİ AÇIYOR.


Y.T.