1 Temmuz 2023 Cumartesi

Şiir Konuşmaları

 *

Şiirin mührü ilk dizededir. Şiirin rengi, ilk dize  rengindedir. Şiir, ilk dizeyle başlar. Gerisi de o dizeyi anlamaya çalışmaktır. İlk dizede daima garip bir hava, iklim var. Bu, biraz da aşkın bir koku gibidir. Şair, bu havayı ve kokuyu şiirin geneline yaymaya çalışır. Koku gelir zekâya ve dimağa, şiir başlar; koku gider, şiir kesilir.  İlk dize gelirken şair, kendisini neredeyse Âdem gibi hisseder. Yani o kadar tarih, mesafe hemen aradan çıkar. Şiirin trajedisi de buradan kaynaklanır. Yukarı bölgeyle aşağı bölgenin imtihanıdır çünkü ilk dize: Yukarıdaki yasa ve tasvirle aşağıda olup bitenlerin sınavıdır. Eskimeyen bir şey taşır  ilk dize: Safiyet, samimiyet. Eskimezse bir şey bilin ki bedenden değil ruhtandır. İlk dizeler, dünya nimetidir. Ama yüksek, ama gökteki haktır. 

*

Işığı olmayan hiçbir şeyle işim yoktur. İmge, metafor, kelime, düzen, duruş, siyaset. Trajedide bile ışık ararım. Veya utku. Utku, yanan bağrın soğumasıdır. Işıkla deva bulması. Hayat ışıkla ilerler. Haz. Ebubekir, bir leşteki ışığı görmüştü. Leşteki şiiri.  O dişlerde parlaklığı. 

Zaten şairin görevi de ışığı fark etmektir. Onu eserinde sergilemektir. Şair bir ışık avcısıdır ya da yakıcısıdır. Işıkla dünya seyran olur.  

Belki de çoğu şiirimi; tabiatın, ruhun ve yaşamın özünün cereyan ettiği o seyrek ışıma anlarında yaşadım. Saflığın ışık içre parladığı vakitlerde hissettim. Ve çoğu şiirimin çetin koşullar altında yazılmış olmasına rağmen o ontik ve semavî serinliği arıyorum. Ara ara geriye dönüp bakmama sebep olan şeylerin o derin nefeslenmeler ve saflık olduğunu görüyorum. 

*

Şairler, genelde yaşadıklarını yazarlar ya da yaşamak isteyip de yaşayamadıklarını. Biliyorum, bu yargıma itiraz edeceksiniz. Başka bir şairle aynı evde mi yaşadın, nereden biliyorsun bunları, diyeceksiniz. Hakikaten bilmiyorum, başka şairlerin neyi, nasıl yazdıklarını. Ama iyi bir şairin şiirinden yola çıkıp yaptığı şeylere anlam verebilirim. Has şiirin derin bir okura böyle yansıdığını düşünüyorum. Şiirde insanlık ortaklıkları vardır. Ben genelde yaşadıklarımı yazarım. Örneğin bir dizemde ‘Bir kedinin beni görünce sevinmesi mersedesten güzel’ demişsem, bu, başımdan geçtiği içindir. Bu dizeyi tüm yönleriyle öğrenmişim, hissetmişim ve deneyimlemişimdir. Kimseyi kandırmaya ihtiyacım yok. Ya da bir şeyler yazmışsam onunla mutlaka bir yerde karşılaşırım. Allah onu bana yaşatır. Bence şiir, bu yönüyle bir dua gibidir ve onu sıkı edenlerin başlarına gelir. Ama yine de başa kader geldi derler, şiir geldi demezler. 



Y. Türk