Yücel Kayıran’la
felsefeyi, hayatı, rızkı, inancı konuşmak hakikaten sevdiğim bir şey. Ayrıca
poetikaya dair de. Derin bir adam Yücel Kayıran. Olgun. Güven verici. Sakin.
Akşamdan sabaha dek
kesintisiz şekilde, sohbet edebiliriz Yücel Kayıran'la. Saatlerin nasıl akıp
gittiğini gerçekten bilmeyiz, fark etmeyiz. Bu topraklar iyi şairler veya filozoflar
yetiştirdi. İkisini birden olmuş Yücel Kayıran. Maraş depreminden sonra diyaloglarımızdaki
ırmak daha bir derinleşti. Bu toprakların kaderi kendi kaderimizmiş gibi. Bu
kader birlikteliğinde diyaloglara girmek yüreği serinletiyor, ayakta tutuyor.
Yeni yeni anlıyorum, felsefenin neden diyaloglar üstünde inşa edildiğini.
Modern felsefede bu, epeydir yok. Bu, olmadığı için felsefe kendisine zarar verecek derecede dondu; akademik
metinler haline geldi. İç içe girmiş ip yumakları gibi birbirine dolaştı.
Felsefeye hayat veren dört şey var bence: 1. Diyalog 2. Fragman 3. Varlığa(doğaya) yakın olmak 4. Toprak,
bölge, coğrafya.
Spinoza ve
Kierkegaard okurken zevk alırım. Aynı zevki M. Heidegger veya Althusser metinlerinde
bulamam. M. Heidegger ve Althusser, daha kuramcılar, felsefede. Fakat
Kierkegaard, neredeyse felsefenin denemecisidir. İsterseniz deneme diyerek
haksızlık etmeyelim, felsefenin şanına yakışır bir şey olsun bu: fragman.
Spinoza, bu iki grup arasında bir yerdedir.
Varlıkla beraber
olmak, bilhassa toprakla, bence felsefe yapmanın önemli şartı. Sadece kütüphanelerde
doğum yapan felsefede bu eksikliği hissedersiniz. Heidegger, Kara Orman Dağları’na
niye gitti dersiniz.
Ve felsefedeki coğrafya
etkisi yabana atılamaz. Felsefe bu topraklarda, yaşadığımız bölgelerde ve bunların
civarında ortaya çıkmış bir şeydir. Anadolu’da, çevresinde, Ege’de, Atina’da… Kader peygamberlerini çoğunlukla bu
topraklara atadığı gibi filozofları da buralara göndermiş. Avrupa, dinî ve felsefî
anlamda bu topraklardan alıp gidiyor, dönüştürüyor, üstüne ekliyor. Ama kaynak
burada. Ve Avrupa’nın alıp götürdüklerine ekledikleri şeyler, hiçbir zaman bu
topraklardaki felsefe gibi berrak, canlı olmadı. Avrupa iklimi kapalı, nemli. Avrupa
felsefesinde bir coğrafya engeli bulunuyor. Felsefenin eski anavatanı olan
coğrafyada güneş var, açıklık var, gök çok yakın, bu coğrafyanın tinselliği
güçlü. Yani felsefeye giden yollar hem yerden hem gökten ayarlı. Tefekkür eden
personanın önü açık. Dilin de.
Y. Türk