13 Temmuz 2021 Salı

Yedi İklim, Temmuz 2021

 

Bu sayıda, Ali Haydar Haksal,  Ernest Renan üzerinden düşünmeye verimli güzel bir tartışma alt planı hazırlamış. Önce Ernest Renan'ın 'Bilimin Geleceği' adlı eserinin özü sayılabilecek bölümü buraya aynen geçirmek isterim:

'Demek ki, bugünkü tenkidin işi, süper-natüralizm bulaşmış olan her inanç sistemini yıkmaktır. İlk yıllarında bir din olarak henüz şöyle böyle teşekkül etmiş olan ve o zamandan beri garip bir alınyazısı ile durmadan yeni bir kuvvet  ve karanlık derecesi kazanan İslâmlık, yalnız Avrupa biliminin tesiri ile yok olacak ve tarih bu muazzam olayın sebeplerinin ortaya çıkmaya başladığı yüzyıl olarak bizim asrımızı gösterecektir. Doğu memleketlerinin gençliği Avrupa bilimini almak üzere Batı okullarına gelmekle, bilimini tabiî ve ayrılmaz neticesi olan şeyi, rasyonel metodu, tecrübe zihniyetini, gerçeklik duygusunu, her türlü tenkit dışında tasarlandıkları besbelli olan din masallarına inanmanın imkânsızlığını beraberlerinde alıp götürecektir. Daha şimdiden mutaassıp Müslümanlar buna kaygılanıyorlar ve Batı'ya giden gençliğe tehlikeyi gösteriyorlar, Şeyh Rifaa, Avrupa'ya ait enteresan seyahatnamesinde, bilim kitaplarımızın güzelliğini bozan esef edilecek yanlışlar üzerinde duruyor ve o kitapların bu zehirden temizlenmelerini henüz mümkün görmüyor. Fakat şüphe yok ki, şimdi yanlış zannedilen bu fikirler, modern metotlarla ülfet peyda eden zekâlarda Kur'an'dan daha fazla kuvvet bulmakta gecikmeyeceklerdir.  Bu değişimin sebebi, IX. ve X. yüzyıllar Araplar için Yunan edebiyatı ne kadar manasız kalmışsa bugünkü şarklılar için de o kadar manasız olan edebiyatımız değil, tıpkı Yunan bilimi gibi, millilik damgası taşımadığı için insan zekâsının saf bir eseri olan bilimimizdir.'


Geçen yüzyıl, belki de Müslümanlar için bu suçlayıcı ifadelere cevap vermekle ya da onları tartmakla geçti. İyi de oldu. Namık Kemal'den, Afgani'den,  Reşid Rıza'dan, Mehmet Akif'ten  (Nasrullah Camii Vaazı- Safahat)  tutun Fuat Sezgin'e kadar büyük isimler bu ithamları karşılayabilmek için büyük emekler verdiler. Ama galiba Renan'ın bu saçmalıklarına asıl yumruğu İslam İlimler Tarihi adlı büyük çalışmalarıyla  Fuat Sezgin indirdi. Fuat Sezgin'den sonra Renan'ın söylediklerinin bir anlamı olmasa gerekir.  Şarkiyatçılıkta son bir dönüm noktası varsa o da Fuat Sezgin ile başlayan aşamadır.  Renan belki şarkiyatçılığı başlattı ama Fuat Sezgin ile de bu türden şarkiyatçılık bitmiş oldu.  Artık Renan'ı dinlemeyecek kadar çok şey biliyoruz, onun söylemlerini haksız çıkaracak denli somut, tarihi vesikalara dayalı  deliller var elimizde.

 

Eski Grekler Batı için ilk öğretmenler ( filozoflar ) kuşağıdır. Bizim içinse Grek öncesi başka bir ilk öğretmenler kuşağı vardır, görmezden gelinip unutturulmak istenen kayıp bir kuşaktır. Bunun ip uçlarını yakalayacağınız bir eser adı vermek isterim size: 'Egon Frıedell, Antik Yunan'ın Kültür Tarihi'.  Bu eser Grek irfanı diye tarif edilen birikimin  o dönemdeki yaşamın uzamı içindeki boşluklarını gösterir.  Temel irfan olarak adlandırılan bu kültürün söylemiyle  o çağın yaşamı arasındaki farka dikkat çekiyor eser. Böylesi derin bir irfanı ortaya çıkaran insanların kelimeleriyle hayatlarının uyum içinde olması ve bu birikimin geniş bir toplumsallık göstermesi  beklenirdi. Yoksa o büyük irfan ortaya çıkmazdı. Bu boşluk, irfandaki kayıp kuşağa delalet eder.


Endülüs İslam filozofları dünya bilim, irfan tarihinde ikinci öğretmenler olarak geçer.  Bir de modern Avrupa, üçüncü öğretmenler kuşağını oluşturabildi mi?  Dördüncü öğretmenler kuşağı geliyor mu? Bunları tartışmak gerek. 

Yani dikkat çekmek istediğim şey, her öğretmen kuşağıyla dünyanın farklı bir uzamın içine çekilmesidir. Ve bu uzamın adına da medeniyet ya da uygarlık denmesidir. Renan da aslında yazdıklarıyla kendi yaşam uzamını hazırlıyor. Bilim, sanat gibi unsurların yeni versiyonuna ve bunların hayat bulmasına işaret ediyor. Renan sadece oluşmaya başlayan bu uzamın sevincini şımarıklığa taşıyarak da olsa yaşamaya çalışıyor. Kendi  medeniyet uzamına kavuşmanın esrikliği de var üstünde. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'kriz' ifadesi,  insanın farklı bir uygarlık uzamındaki hem akıl hem zeka hem da duygu olarak çatışkısını anlatan bir şeydir.  Uyum sağlayana kadar bu kriz sürer. Aynı krizi yüzyıllar önce Avrupa yaşadı. Avrupalıların, Ortaçağı lanetle anmalarının temelinde bu kriz var, başka bir dünya tasavvurunun uzamında emaneten yaşamanın gerçekliği bulunur. Renan, Doğu'daki gençlerin Batı'ya ilim için geleceklerini ve  onların ebeveynlerinin bu tür göçlerden de rahatsızlık duyacaklarını söylüyor. Ama aynı bilim seferi yıllar önce Avrupa'dan İslam topraklarına, medreselerine doğru yapılıyordu. İlim dili olarak Avrupalı gençler Arapça öğreniyordu. Renan, kendi yargıçlarının giydikleri cübbeyi görse onun nereden geldiğini de bilecekti. Gerçi şimdi de biz bu krizi yüzyıllardır yaşıyoruz, ama yine de futbol turnuvalarında Avrupa Kupa'sını almak için can atıyoruz.  Nihayetinde beden ve zihnimizin Avrupa uygarlığı uzamıyla bir şekilde yaşamayı öğrenmesi  ve hayatta kalması gerekir.  İşin gerçeği ise bu uzam intibakı bir yere kadar. Yunus Emre'nin  dediği 'Kend'öz' kavramı  önemlidir.  Kend'öz, insanın bir yerlerinde daim bir dirimle bekler. Sırası gelir uyanır, çünkü o gizli bir krizdedir,  yeni bir uzam- medeniyet arayışındadır ve bir gün bunu yaratıverir. İlme, sanata, paraya, şehre bakış açısı değişiverir.  Kapitalizmi yenmek insana yeni bir uzam sunmakla mümkündür.

Modern Avrupa Çağı, Rönesans ile gelen bir uzamdır. Tezlerle, mesajlarla hazırlanmıştır.

 Şu da önemlidir:  Grek şiiri, o zamanlar, İslam filozof ve şairlerinin ilgisini çekemeyecek kadar düşük bir ayarda seyretmişti. Bu dikkate alınmama mevzuu Renan'ın benliğini epey yaralamış olmalı ki bu olayı  derin bir şikayete bürüyerek hatırlatıyor bizlere. Ama Rönesans, sanatla ve şiirle de geldi. Modern çağda İslam şairleri,  Modern Batı'nın şiirini de dikkate almak zorunda kaldılar.  Belki o rövanş duygusundan olsa gerek Batılılar, Modern Çağı inşa ederken edebiyata ağırlık verdiler.  Rövanşı da aldılar.

Rövanş yine aynı yerden ele geçirilecektir. Çünkü yeni uzam ancak böyle oluşacaktır.


Yeprem Türk