Seferber Dergisi, son nüshasını (Temmuz - Ağustos 2019) İsmet Özel sayısı yaptı. İsmet Özel deyince akla ne gelirdi. Herkeste aslında farklı bir İsmet Özel muhayyilesi hakimdi.
İsmet Özel, şiiri bırakırken: ‘Yazacaklarımı Türkiye’de anlayacak zihin
kalmadı’ mealinde bir şeyler söylemişti. Belki de haklıydı. Cemil Meriç de şiiri ‘Medeniyetin çocukluk çağlarının ürünü’ diyerek
küçümsememiş miydi? Oysa yeni bir medeniyetin sıfır noktasına ancak şiirle
başlanabilirdi. O kesif noktayı şiir ifade edebilirdi. Ve bu şiirle diğer yazın
türlerinin akidevî temelleri atılırdı.
Şiir,
milletlerin dünya tarihine bir teklif sunabilmelerinin ilk fişeğidir. Ülkü ve
şevk zamanlarının ürünüdür. Daha doğrusu bu zamanların telifidir. Şiir; sevgi, feragat ve hamle
dönemlerine daha çok aittir.
Cemil Meriç, medeniyetin olgunluğunun
nesirle yaşandığını söyler.
İbn-i Haldun’a göre tesanüd
(dayanışma) zindeleştikçe devleti, medeniyeti doğuran güç gürleşir; şiir de zaten
en çok bu huruç devirlerinin ürünüdür.
Oysa devlet güçlendikçe tesanüd ihtiyacı azalır, fertleşme başlar. Tabii ki
arkasından bir çürüme dönemi gelir. Nesir, şiire göre baş tacı edilir.
İsmet Özel şiiri bırakmakta
haklıdır. Günümüz insanının şiirden uzaklaşmasının nedeni, çağımızın insanının
geveze olması ve şiirin bu gevezeliği kabul etmemesidir.
Biliyorsunuz
İsmet Özel, hasta oldu. Ameliyat lazım geldiği halde bunu reddetti. Ben
tevekkül edeceğim, dedi. Devrin ademi bu eylemi anlayamaz. Aslında İsmet
Özel’in bu yaptığı fıkha da aykırı. Ne yapalım. O da Hallac’ın günümüzdeki
başka bir hali.
Seferber’in
bu sayısı, böylesi bir zâta ait. Bence okuyun. Her şey ölür ben (ruh) ölmem,
deyin.
Y. Türk