30 Haziran 2019 Pazar

Post-Truth Siyaset



Bugün, yalan söyleyen ve gerçekçiliği olmayan, allanmış pullanmış siyasete teslim olunuyor gibi. Post-Truth kavramıyla yani gerçek ötesi şeklinde açıklanıyor, bu durum da. Aslında Post-Truth, yalanın ve aldatmanın bir nevi felsefesidir, mühendisliğidir. Halkı, zaaflarından yakalar, onlara amigoluk eder, ciddiyetten uzaklaştırır, zihinleri boş yere meşgul eder. Yalın ve saf değildir, bulanıktır. Ve geride yapılması gereken ama yapılmamış işler de bırakır.

Bu felsefenin tarihî köklerine bakalım.

Yalan kavramının hangi medeniyet ve uygarlıkta nasıl karşılandığını görelim.

Bizim için ilk kaynak Kur’an’dır. Ve ona göre yalan söylemek, haramdır. Buharî ve Müslim Sahihleri’nde ise şöyle söylenir: ‘İnsanların söylediklerinden hiçbir şeyde yalana ruhsat verildiğini işitmedim; ancak şu üç durum müstesna: 1. Harpte 2.İnsanların arasını bulmada 3. Kadının kocasına, kocanın da karısına karşı ailenin düzeni için söylediklerinde...’

Siyasette bu üç durum da bulunmaz. Devlet işlerinde halkına karşı yalan konuşmanın ve yanıltıcılık yapmanın günah olmaktan başka durumu yoktur.

Farabî ve Yusuf Has Hacib de, siyasette, devlet adamlarının tabiat bakımından doğruluklarını ilk şart olarak koşar.

Batı dünyasında ise, Platon’un ‘kutsal yalan ‘ kavramı vardır. Buna göre tabiplerin ve hükümdarların yalan söylemeleri mübahtır. Post-Truth siyaset alanına nasıl geçildiğinin  izi de bence burada aranmalıdır. Post-Truth kelimesinin zihinsel olarak Batı dünyasına ait bir biçim ve anlam dünyası vardır.

Gerçek ötesi demek bizde hakikate denk gelir. Aşkınlığı söyler. Gerçeği daha da pekiştirir. Ama Batı dünyasında aynı kavram  ‘algı’ katına varıyor. Bir şeyin nasıl olduğu değil, nasıl algılandığı daha önemli hale geliyor.

Bu siyaset tarzında, şarkıcıları da komedyenleri de ülke başkanı olarak görebilirsiniz.

Amigo tarzı siyaset felsefesini besler. Ve bu felsefenin, sömürgeleştirilmiş üçüncü dünya ülkelerine mahsus jelatin kılığına bürülü siyasetçileri de vardır.

Bize ciddi, akıllı ve düşünen insanlar lazımdır. Ülkesini bir ideal üstünde geleceğe taşıyan, halkı adına bilgece, sakince ve derince iş gören Xi Jinping gibi devlet adamları gereklidir.


Adem KALAN