KURTUBA
Ayet ve Hadislerle büyüyüp gelişmiş bir şehir. Toprağında helal ve faydalı
yemişler üreten şehir. Maddesiyle,
manasıyla, kalbiyle, ruhuyla, şiiriyle, sanatıyla, ticaretiyle huruç etmiş
şehir. Şehirlerin bir bakıma kutbudur. Diğer İslam kentlerine tavır ve
davranışlarıyla örnek olmuştur. Bilgili
şehir, taharetli şehir, astronominin, denklemlerin, kalp hallerinin şehridir.
İnsan şehri, melek, Hızır şehri. Yumuşak şehir.
Bilim, tefekkür, sanat hazineleri ile doludur. Ve bu yönüyle, dünyaya şifa
gibidir.
Vahdeti Vücut ilminin diyarıdır.
Tam dünyaya giremeyen, ama cihandan da dışarı kalmayan bir bilme sistemi de
vardır. Batın görüşler derlemiştir Tanrı bilgisinden, varlığa dair.
Batılılar için bu ilim, içinde yitilen bir uzay boşluğudur. Bu nedenle Haçlılar
buraya akıllarıyla gelmediler, yok etmek için ordularıyla ulaştılar.
Bir şehirde ediplerin, dervişlerin, şairlerin büyük emeği vardır.
Bilgelik ve hikmet, bu şehrin temel telif sebebidir.
Aşk felsefesinde yeni kapılar açılır. Derin eserler verilir, burada. Ve
aşk, her bir arife farklı bir cemal gösterir, farklı manalar yazdırır. Tasavvuf’un kelami temelleri atılır.
Mimari, stilde sanki dört unsurun tevhidi gibidir. İnsanı kendisine
katmasındaki başarısı bundandır.
Bu şehir ‘Gül’ü ruhuna simge, önder yapmış bir şehir. Tam da o ulu ağaç
gibi ‘secde, rükû ve kıyam halinde yaşamış bir şehir. Sade, yalın.
Haçlılar bu kenti salâtta yakalamış yok etmiştir. Bu şehrin ölümü Hz.
Ali’nin secdede iken şehit edilmesi gibi olmuştur.
Şehit şehirdir. Aslında bu şehrin tarihinde gezinirken hissettiğimiz
sevinç, saadet ve huzur, Tanrı inancının bağrımızda esen yelidir.
Böyle bir şehir içimizde her daim mevcuttur. Ara sıra içimizden başını dışa
çıkarır, bakar. İnsanını görürse, gelir yerleşir, kurulur yeryüzünün bir
köşesine.
Yeprem Türk