28 Nisan 2018 Cumartesi

PARTİLER

Bu aralar, siyasi arenada olan bitenlerle ilgilenmek içimden gelmiyor.  Politikada verilen kavgalar çok düzeysiz ve yüzeysel. Örneğin İYİ Parti kurulmuş, felsefesi ne, Türkiye’ye ne vaad ediyor. Mesela CHP artık Türkiye’ye ne verebilir ki? Hiçbir şey. Çünkü bu partilerin derinliklerinde yatan bir kök, bir medeniyet tasavvuru ya da bir kalkınma projesi yok.  Dayandıkları sanatları, şiir anlayışları, ekonomik projeleri bulunmuyor. Tarla, tohum yoksa ürün de yoktur.

Artık Türkiye’yi yönetmek, bir parti olarak geleceğe taşımak büyük bilgi, sanat ve felsefik oluşumlar istiyor. Donanımlı ve güvenirliliği tam olan ekipler ve mefkureler istiyor.

Yani bir lider, başkan bu temellere, imkanlara ve köklere sahip olmadan; alnında geleceğin ışıltısını taşımadan artık bu ülkeyi yönetemez. Üstelikli inandırıcılıktan da nasibini alamaz.

Türkiye siyaseti, büyük bir siyasettir. Büyük bir medeniyet alanına hitap etmektedir. Üstelik dünya istim üstündeyken ve yeni değişimlere açıkken büyük felsefelerden yoksun olan partilere görev vermek coğrafyamız açısından telafisi zor yıkımlara sebebiyet verebilir.

İbrahim Kalın’ın dediği gibi, Türkiye Batı’nın dipnotu olmak istemiyor. CHP ise Türkiye’yi bu dipnot olma meselesine mahkum etmeye çalışıyor.  CHP’nin entelektüelleri de aslında Batı’nın dipnotu olarak çalışıyor, ideolojilerini buna göre oluşturuyor. Bu dipnot olma hadisesinin sonu ne? Türkiye’yi Avrupa’nın bir eyaleti, ili gibi düşünmek.

Ve Türkiye’de daha acayip bir şey var. Türkiye’nin gerçek zihni, Türkiyeli entelektüellerin yetişemediği bir yerdedir. Oysa Türkiye yeniden düşünülmeyi, daha ileri ve derin boyutlarda anlaşılmayı bekliyor.

Adem KALAN