28 Nisan 2018 Cumartesi

&


Her medeniyetin, devletin ‘dumanlar ve alevler içinde çalışan ustaları’ vardır. Tarlaya tohum eker gibi geleceğe yatırım yapar bu çiftçi benzeri mimarlar, şairler, alimler ve siyaset adamları.

Bunlar ilk yorumculardır. Ya başlangıç aşamasını inşa ederler ya da bitişten sonraki kalkışı başlatırlar. Özü bulurlar, yeniden ayağa kaldırıp hayatın, şiirin, politikanın yaşam alanlarına sürerler.
Yunus böyledir. Mevlana, İbn-i Arabi, İmam Maturidi, Gazali bu neviden kurucu şahsiyetlerdir.

Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç ise aynı gerçeğin, yolun devam ettiricileridirler.

Elbette kurucu kişiliklerle sürdürücü şahsiyetler ve felsefeler arasında, kaynak bakımından olmasa da tutum ve derinlikler yönünden ayrımlar taşırlar.

Örneğin Yunus bizim medeniyet şiirimizin, Hasan Bin Sabit gibi Peygamber şairlerinden sonra gelen sabahıdır. Gazali ilmihalin şafağıdır. Mevlana ve İbn-i Arabi ise ‘vahdet ‘ düşüncesinin tan yeridir.

Sonraki gelenlerse bu kökleri kendi orijinalliğine sadık kalarak yenilemişler, aslına döndürmüşler, aynı temellere nefes tazeletmişlerdir. 


Y.Türk