Her medeniyetin, devletin ‘dumanlar ve alevler içinde çalışan ustaları’
vardır. Tarlaya tohum eker gibi geleceğe yatırım yapar bu çiftçi benzeri
mimarlar, şairler, alimler ve siyaset adamları.
Bunlar ilk yorumculardır. Ya başlangıç aşamasını inşa ederler ya da
bitişten sonraki kalkışı başlatırlar. Özü bulurlar, yeniden ayağa kaldırıp
hayatın, şiirin, politikanın yaşam alanlarına sürerler.
Yunus böyledir. Mevlana, İbn-i Arabi, İmam Maturidi, Gazali bu neviden
kurucu şahsiyetlerdir.
Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç ise aynı gerçeğin, yolun devam
ettiricileridirler.
Elbette kurucu kişiliklerle sürdürücü şahsiyetler ve felsefeler arasında,
kaynak bakımından olmasa da tutum ve derinlikler yönünden ayrımlar taşırlar.
Örneğin Yunus bizim medeniyet şiirimizin, Hasan Bin Sabit gibi Peygamber
şairlerinden sonra gelen sabahıdır. Gazali ilmihalin şafağıdır. Mevlana ve
İbn-i Arabi ise ‘vahdet ‘ düşüncesinin tan yeridir.
Sonraki gelenlerse bu kökleri kendi orijinalliğine sadık kalarak
yenilemişler, aslına döndürmüşler, aynı temellere nefes tazeletmişlerdir.
Y.Türk