24 Şubat 2017 Cuma

Kahraman eksenli siyaset


Kahraman eksenli siyaset,  öncelikle bir isyan siyaseti değil.  İsyanı,  yüceltmiyor. Bir başkaldırı sanatı ve bir ihya usülüdür. Özellikle dünya geneline yayılmış veya adını duyurmuş sosyalizmin düstursuz ve fütursuz isyan tecrübesinden sonra bu ayrımı belirtmemiz gerekiyor. Maalesef bazen öyle anlar oluyor ki, Latin Amerika'da ortaya çıkan bir sistem bir görüş medya organlarının yardımıyla dünyanın öbür ucundaki başka bir medeniyetin tavır ve davranışlarına sinebiliyor. Tabii arada bunu sağlayan ve amaç edinen bir medya sihri var. Ancak artık insanlar, kısmen de olsa, medyanın görev ve amaçlarını çözecek birçok deneyimlere sahip oldular. İnsan denilen varlık, inandığı veya inanacağı görüşleri ekran denilen beyaz camdan test etmek istemiyor. Bizzat, itikadıyla, eliyle ve duygularıyla kontrol ederek bir kanaat oluşturma yolunu seçiyor. Yani burada demek istediğim şey kahramanın düsturlarından olan açık seçiklik, ihya edicilik; ideolojiler vasıtasıyla bulandırılamıyor.  Özellikle İslam toprakları, ideolojiler aracılığıyla gelen ilkesiz, zanaatsız isyan alışkanlığının ceremesini bayağı çekmiş görünüyor.  Bu şekilde ortaya çıkan bir isyan,  bir tarihi değiştirme arzusu, kadim geleneği bayağılaştırmıştır.  Milletin tarihi akışıyla uyuşmayan bir kalkışmadan başka ne umulur ki, bu da bilinmiyor.


Özellikle  sosyalizm kanalına hapsedilmiş hak arama mevzuu insanları daha büyük haksızlıklar yapmaya itmiştir. Haklılar, üsluplarından dolayı haksızlığa ve daha büyük bir vebalin kucağına düşmüşlerdir. Velhasıl, kendi kahramanının ruhundan uzaklaştıkça, insanlık, hak aramanın ve hesap sormanın zerafetini, yüceliğini, haklılığını, adaletini tüketip hayvansı ideolojiler içine düşürülmüştür. Bu hayvansılık Pol Pot gibi rejimlerle zirveye çıkmıştır. Ama şimdi, bu tür şeyler sorgulanmaya başlandı. Latin Amerika ülkelerinde sol izler siyasetten edebiyata doğru giderek siliniyor.  Özellikle Arjantin ve Venezuela gibi ülkelerde sağ partilerin  (2015) seçimleri kazanması, sol akımın genelce kan kaybetmesi Latin Amerika düşünce ve siyasetine damga vurmuştur. Belki de sol, insanlığı taş devrine taşıma gayreti güden ham, yabani bir şeydi. Topraklarımızda isyan ve sol gibi kavramlar, doğudan girip batıdan çıkıp gitmiştir.  Kahraman eksenli merhamet, adalet ve ihya sanatının görüş alanını gölgelese de yok edememiştir. Bugün bu tutum sahada, daha da belirgin bir hale gelmektedir. 


Y.T.