15 Temmuz
Savaşı’nı, sadece tanklarla ve meydanlarla sınırlı kılmak bu harbin anlamını bilmemektir. Onun
çerçevesini gizlemektir. 15 Temmuz, din
ve vatan savaşı olmasının yanında insanlık onurunun da savaşıdır. Ümmetin harbi olduğu kadar 15 Temmuz, insanın
kadim bedenin de savaşıdır. Gözün, aklın,
duyguların savaşıdır.
Ayriyeten
yüz yıldır, kapitalist sağanak altında yorulmuş yüreğin; göze hitap etmeyen ve
çıkarırcasına gözü yoran kara dünya düzeninin kara görüntüsüne karşı;
güzelliği meslek edinmiş gözün savaşıdır.
Gürültüden
yorgun kulakların, kentleri gürültü atmosferine zapt edenlerin rağmına yaptığı bir
savaştır. Ak ellerin kara ele karşı
çıkmasıdır. Kara üretime karşı ak bir
üretim teklifidir. Yani kara nesneye karşı ak nesne savaşıdır. Açıkçası o gece,
bilim ve felsefe alanında, ilerde verimi görülecek doğru ve büyük bir çıkışın
başlangıç noktası olmaya adaydır. Bu yönüyle 15 Temmuz; ilmi, ahlak ve vicdandan uzak olarak kullanan diyabolik yani şeytani zekaya karşı iyimser aklı sunmuştur.
Yani o gece, kara biliş reddedilmiş yerine ak biliş önerilmiştir.
Doksan
yıllık eski cumhuriyet tarihinin, milletçe, izana, akla, gönle, göze ve kulağa hitap etmediği
görülmüş; buna karşı aynı zaman da medeniyetimizin orijinal estetik anlayışı ve
duruşu kültüre ve sanata çağrılmıştır.
Y.T.