30 Eylül 2016 Cuma

AKIMLARIN YERİNİ KUŞAKLAR ALDI


Hakan Arslanbenzerİslamcılık-Modernlik- Şiir’ adlı metninde,  şiirlerin artık realizm, romantizm sembolizm gibi kavramlarla ve bunların getirdiği teknik ve araçlarla açıklanmak yerine İslamcı Şiir, Garpçı Şiir gibi siyasi adlandırmalarla okunduğunu, bunun şiirde bir gerileme olduğunu belirtmiş. Gerçekten bazen şiir, aynen partilerin edindikleri gibi bir ideoloji bültenine dönüşebiliyor.

Daha önce Kuruluş dergisinde konuşmuştuk. Örneğin Batı şiirinde akımların bittiğini ve hatta aynı şiirin bu tarz hareketleri bıraktığını yazmıştık. Ve şunu da görmek lazım, demiştik. Meşrutiyet devrinin şiirde yaptığı realist şiir ya da romantik şiir ayrımı Batı kaynaklıdır. Ve Türk şiirine şablon halinde uygulanmıştır.  Hakikiyyun – hayaliyyun ayrımı şiirimizde, Batı’daki realizm ve romantizmin aynen çevirisidir. Orhan Veli’nin serbest şiiri de II. Yeni dediğimiz teknik ve Sürrealist (?) etki de buna benzer bir durum sergiler. Yani aslında Arslanbenzer’in artık durdu dediği şey önce Batı şiirinde  sonra da biz de duran şeydir. Şimdi Batı’da deneysel ve biçimsel çalışmalar var. Türk şiirinde de zaten bu yönde hem şiir hem de şiir eleştirisi ile ilgili gayretler sürüyor. Ahmet Güntan’ın Parçalı Ham’ı örneğin. Aylık matbu olarak Japonya dergisi.  

Milli Edebiyat, Nayiler, Yedi Meşaleciler gibi sınıflandırmalar da şiirde,  aslında şiirin İslamcı şiir ya da sosyalist şiir şeklinde adlandırılmasına benzer. İkisinde de siyasi göndermeler vardır.

Şiir eleştirisinin veya teorilerinin belli bir yerde siyaset eksenli gittiği malum sonra zamanlarda.  Siyaset de aslında bizim eleştiri geleneğimiz olarak addedilen şerhe uğrak yeridir. Yani muhteviyata. Üstelik Türk şiiri tarihinin en siyasi duraklarından birinde nefes alıyor. Bu doğaldır. Ayrıca teknik, metodoloji açısından romantizm realizm gibi ayrıştırmaların yerini Türk şiirinde kuşaklar aldı. 80 Kuşağı şiiri ve 90 şiiri dediğinizde şiirin teknik ve ilmi ayrımının  bize geldiğine şahit oluruz.

Yeprem Türk