
Daha önce Kuruluş dergisinde konuşmuştuk. Örneğin Batı şiirinde akımların
bittiğini ve hatta aynı şiirin bu tarz hareketleri bıraktığını yazmıştık. Ve
şunu da görmek lazım, demiştik. Meşrutiyet devrinin şiirde yaptığı realist şiir
ya da romantik şiir ayrımı Batı kaynaklıdır. Ve Türk şiirine şablon halinde
uygulanmıştır. Hakikiyyun – hayaliyyun
ayrımı şiirimizde, Batı’daki realizm ve romantizmin aynen çevirisidir. Orhan
Veli’nin serbest şiiri de II. Yeni dediğimiz teknik ve Sürrealist (?) etki de
buna benzer bir durum sergiler. Yani aslında Arslanbenzer’in artık durdu dediği
şey önce Batı şiirinde sonra da biz de
duran şeydir. Şimdi Batı’da deneysel ve biçimsel çalışmalar var. Türk şiirinde
de zaten bu yönde hem şiir hem de şiir eleştirisi ile ilgili gayretler sürüyor.
Ahmet Güntan’ın Parçalı Ham’ı örneğin. Aylık matbu olarak Japonya dergisi.
Milli Edebiyat, Nayiler, Yedi Meşaleciler gibi sınıflandırmalar da
şiirde, aslında şiirin İslamcı şiir ya
da sosyalist şiir şeklinde adlandırılmasına benzer. İkisinde de siyasi
göndermeler vardır.
Şiir eleştirisinin veya teorilerinin belli bir yerde siyaset eksenli gittiği
malum sonra zamanlarda. Siyaset de aslında bizim eleştiri
geleneğimiz olarak addedilen şerhe uğrak yeridir. Yani muhteviyata. Üstelik Türk şiiri tarihinin en siyasi duraklarından birinde nefes alıyor. Bu doğaldır. Ayrıca
teknik, metodoloji açısından romantizm realizm gibi ayrıştırmaların yerini Türk
şiirinde kuşaklar aldı. 80 Kuşağı şiiri ve 90 şiiri dediğinizde şiirin teknik ve ilmi ayrımının bize geldiğine şahit oluruz.
Yeprem Türk