18 Ocak 2016 Pazartesi

İktidar Gülmecesi


...
Budur! Hem geleneksel hem modern olmak, hem akaidi hem medeniyeti birlikte temellük etmek, şekille muhtevayı birbirinden ayırmamak! Siyasal İslam bunu yap[a]mamış; sadece geleneği, sadece akaidi ve sadece şekli referans olarak almaktaki taassubu yüzünden sanat ve fikir alanında iktidar olamamıştır. Siyasal islam iktidardadır, ama işte tastamam bundan dolayı, entelektüel ve estetik iktidar değildir. Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil vd. ile de bu iktidarı kurmak, maalesef, mümkün olamayacaktır…
                                                                                                                                                                                                                                                                                    Hilmi Yavuz (Zaman Gazetesi)



Yahya Kemal, duyuş olarak Osmanlının yaslandığı akaide sırtını vermiştir. Çağdaş Fransız şiirinin araç ve gereçleri bu çabasını derinleştirmiştir şairin. Oysa günümüzün şiirinin aynı akidevi temele dayanması zor görünüyor. Yeni bir akide gerekiyor şiire ve zanaata. Zamanımızdan bu nedenle bir Yahya Kemal'in çıkması imkansızdır. Son Divan şairi olarak okunması Yahya Kemal'in, şairin sanat görüşlerini dayadığı bu temelden dolayıdır. Yani demek istiyorum ki Hilmi Yavuz'un Akif yerine Yahya Kemal'i önermesi beyhude bir çabadır.  Çünkü Yahya Kemal;  Şeyh Edebalı, daha öncesinde ise Yunus gibi şairlerin çattığı söz söyleme sanatının akaid görüşü üzerinde yükselmiştir.  Ama artık modern çağda siyasete, üretime olduğu kadar şiire de yeni bir akidevi temel lazımdı. Bu temeli Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi şairler çatmıştır. Sezai Karakoç, hem akaidi hem medeniyeti birlikte temellük etmiştir. Bu nedenle, Bosna'da, Türki cumhuriyetlerde adına sempozyumlar düzenlenen Hilmi Yavuz değil, Sezai Karakoç'tur. Cins dergisinin ilk sayısında okumuştum, bir Afrika ülkesine gezi yapan arkadaşların bir çay bahçesinde bir masada otururlarken yan masada konuşan Afrikalıların zikrettiği isim Sezai Karakoç'tur. Bu çapta bir söylem ve sanat iktidarı hangi şairimize nasip olmuştur acaba. Geçen yıllarda TRT'de yaptığı programın birinde Sezai Karakoç'un bir şiiri için 'Türk şiirinde bir zirvedir, bu şiir' diyen de Hilmi Yavuz'dur. Ben iyi hissediyorum ki, Hilmi Yavuz'un Sezai Karakoç'a çatmadan metin üretememesi Yavuz'un varoluş sınırlarında dahi Sezai Karakoç iktidarını göstermeye yetiyor.


Akaid tarafına gelirsek meselenin, Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç; şiir tarihimizde bu isimler kurucu yönleriyle birer milattırlar. Bundan sonra gelecek şairlerimiz bu temeller üzerinden ethos veya lirik şiir yazacaklardır. Hilmi Yavuz bu temele dayanmayı kendisine yediremediği için  Yavuz'un şiirinin dayandığı herhangi bir akiden de bahsedilemez.  Artık şiir adına bir anlamı kalmayan Fransız şiir sanatının düsturlarıyla vardır, Hilmi Yavuz şiiri. Aynen Suriye'nin şairi Adonis gibi. Adonis bugün ülkesine konuşamadan ülkesini kaybetmiş bir şairdir.  Akaid talimi yapmadan lirizm yapan edebiyatın geleceği son noktayı göstermiştir, Adonis.  Üstelik Hilmi Yavuz,  Yahya Kemal'den ne anlıyor bu bilinmiyor. Yahya Kemal örneğin, şiirlerini yazarken dönem itibariyle milletimiz ve ordumuz bir mücadele içindeydi. Yahya Kemal’in savaşın konu olduğu iki mısraı şöyledir.  ‘Vatanda  düşman görmek ıztırabıyle…/ ateş ve kanla, siler, birgün, ordumuz  lekeyi.'  Bu dizeler Hilmi Yavuz ile Yahya Kemal'in dayandığı ilkelerin ne kadar farklı olduğunu göstermeye yetiyor. 

Yeprem Türk