...
Budur! Hem geleneksel hem modern olmak, hem akaidi hem medeniyeti birlikte temellük etmek, şekille muhtevayı birbirinden ayırmamak! Siyasal İslam bunu yap[a]mamış; sadece geleneği, sadece akaidi ve sadece şekli referans olarak almaktaki taassubu yüzünden sanat ve fikir alanında iktidar olamamıştır. Siyasal islam iktidardadır, ama işte tastamam bundan dolayı, entelektüel ve estetik iktidar değildir. Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil vd. ile de bu iktidarı kurmak, maalesef, mümkün olamayacaktır…
Hilmi Yavuz (Zaman Gazetesi)
Budur! Hem geleneksel hem modern olmak, hem akaidi hem medeniyeti birlikte temellük etmek, şekille muhtevayı birbirinden ayırmamak! Siyasal İslam bunu yap[a]mamış; sadece geleneği, sadece akaidi ve sadece şekli referans olarak almaktaki taassubu yüzünden sanat ve fikir alanında iktidar olamamıştır. Siyasal islam iktidardadır, ama işte tastamam bundan dolayı, entelektüel ve estetik iktidar değildir. Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil vd. ile de bu iktidarı kurmak, maalesef, mümkün olamayacaktır…
Hilmi Yavuz (Zaman Gazetesi)
Yahya Kemal, duyuş olarak Osmanlının yaslandığı
akaide sırtını vermiştir. Çağdaş Fransız şiirinin araç ve gereçleri bu
çabasını derinleştirmiştir şairin. Oysa günümüzün şiirinin aynı akidevi temele
dayanması zor görünüyor. Yeni bir akide gerekiyor şiire ve zanaata.
Zamanımızdan bu nedenle bir Yahya Kemal'in çıkması imkansızdır. Son Divan şairi
olarak okunması Yahya Kemal'in, şairin sanat görüşlerini dayadığı bu temelden
dolayıdır. Yani demek istiyorum ki Hilmi Yavuz'un Akif yerine Yahya Kemal'i
önermesi beyhude bir çabadır. Çünkü Yahya Kemal; Şeyh Edebalı, daha
öncesinde ise Yunus gibi şairlerin çattığı söz söyleme sanatının akaid görüşü üzerinde
yükselmiştir. Ama artık modern çağda siyasete, üretime olduğu kadar şiire
de yeni bir akidevi temel lazımdı. Bu temeli Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç
gibi şairler çatmıştır. Sezai Karakoç, hem akaidi hem medeniyeti birlikte temellük
etmiştir. Bu nedenle, Bosna'da, Türki cumhuriyetlerde adına sempozyumlar
düzenlenen Hilmi Yavuz değil, Sezai Karakoç'tur. Cins dergisinin ilk sayısında
okumuştum, bir Afrika ülkesine gezi yapan arkadaşların bir çay bahçesinde bir
masada otururlarken yan masada konuşan Afrikalıların zikrettiği isim Sezai
Karakoç'tur. Bu çapta bir söylem ve sanat iktidarı hangi şairimize nasip
olmuştur acaba. Geçen yıllarda TRT'de yaptığı programın birinde Sezai
Karakoç'un bir şiiri için 'Türk şiirinde bir zirvedir, bu şiir' diyen de Hilmi
Yavuz'dur. Ben iyi hissediyorum ki, Hilmi Yavuz'un Sezai Karakoç'a çatmadan
metin üretememesi Yavuz'un varoluş sınırlarında dahi Sezai Karakoç iktidarını
göstermeye yetiyor.
Akaid tarafına gelirsek meselenin, Akif, Necip Fazıl, Sezai
Karakoç; şiir tarihimizde bu isimler kurucu yönleriyle birer milattırlar.
Bundan sonra gelecek şairlerimiz bu temeller üzerinden ethos veya lirik şiir
yazacaklardır. Hilmi Yavuz bu temele dayanmayı kendisine yediremediği için
Yavuz'un şiirinin dayandığı herhangi bir akiden de bahsedilemez.
Artık şiir adına bir anlamı kalmayan Fransız şiir sanatının düsturlarıyla
vardır, Hilmi Yavuz şiiri. Aynen Suriye'nin şairi Adonis gibi. Adonis bugün
ülkesine konuşamadan ülkesini kaybetmiş bir şairdir. Akaid talimi
yapmadan lirizm yapan edebiyatın geleceği son noktayı göstermiştir, Adonis.
Üstelik Hilmi Yavuz, Yahya Kemal'den ne anlıyor bu bilinmiyor.
Yahya Kemal örneğin, şiirlerini yazarken dönem itibariyle milletimiz ve ordumuz
bir mücadele içindeydi. Yahya Kemal’in savaşın konu olduğu iki mısraı şöyledir.
‘Vatanda düşman görmek ıztırabıyle…/ ateş ve kanla, siler, birgün,
ordumuz lekeyi.' Bu dizeler Hilmi Yavuz ile Yahya Kemal'in dayandığı
ilkelerin ne kadar farklı olduğunu göstermeye yetiyor.
Yeprem Türk