İslamcılık bitmeli. Türkiye’nin geleceği için
bu elzemdir. İslamcıların, bizim Horasan
merkezli tasavvufi yapılanmaya mesafeleri bilinir. Öyle geliyor ki İslamcılık
akımı, bu kaynağa karşı bir çıkıştır. Çünkü İslamcılığı var eden şartlar, yol
olarak bizi yüzyıllardır ayakta tutan Horasan tasavvufi geleneği es geçti. Oysa insanımızın medeni ilişkileri bu
yapılar aracılığıyla oya gibi işleniyordu.
Avrupalılaşmadan ya da uygarlaşmadan medenileşiliyordu, bu topraklarda.
Ve siyasallaşma çabaları da aslında bu tür mekanların sıfırdır. Aslolan insandır. Şu an
siyasallaşanlar bu temeli kaybedenlerdir. Yüzyılların birikimini, bir çırpıda
değişik menfaatler uğruna harcayanlardır.
İslamcılık bu boşluğu fırsat bildi ve gençlerin enerjilerini; nefis
terbiyesi, hak ve hukuk gibi kavramları onlara öğretmeden şiddetle sömürdü. Onları
ne olduğu bellisiz olan savaşın, çatışmaların içine sürdü. Ve İslamcılık, bu sömürüye devam ediyor.
Horasan geleneğinin ördüğü medeni çizgi, İslamcılık adı altında kırılıp
insanımıza şiddet işaret edildi. İnsanları birbirine bağlayan ipleri dokuyan
bu yapılanmalar yenilenerek yoluna devam etmeli.
Medeniyet üreten bu yerler, İslamcılığa feda
edilmemeli. Çünkü İslamcılığın ‘şiddet kullanmak’dışında oturmuş bir metodu
yoktur. Derinlik sıfırdır İslamcılıkta ve hırs ise kuvvetli. Hırs yakıp
yıkıcıdır. İslamcılığın gittiği yollara bakılırsa, İslamcılık hiç de İslami
değil gibi duruyor.
y.t.