8 Aralık 2017 Cuma

HER


Her şey söylenmemiş
Tanrı’nın eli
Bazı ağızları kapamıştır

Güzellik kendi evreninde
Tıkır tıkır akmıştır



Y.Türk

7 Aralık 2017 Perşembe

KUDÜS


Kudüs bizim ezeli ve ebedi davamızdır. Ne daha önceki dönemlerimizde ne  Selçuklu ne de Osmanlı devirlerinde bu dava kesintiye uğramıştır. Türkiye de bu davaya katılabildiği kadar dahil olmuştur. Ancak bu yüzyıllık süreçte Kudüs konusunda etkili bir duruş ya da eylem ortaya çıkmamıştır. Siyonizmin, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıyla başlayan Kudüs işgali artarak devam ediyor. Ve bugün Kudüs, Sezai Karakoç’un bakış açısıyla söylersek insanlığın ortak şehri olmaktan çıkmaya doğru gidiyor.

Kudüs, metafizik bir şehirdir. Bir yönüyle gökte yapılıp yere indirilmiş gibidir. İnsan yapılırken bir şehir de şehir yapılıyorsa bu durumun en yetkin örneği Kudüs olmuştur. İnsanı kavrama, hissettirme ve içinde yaşatma yönünden Kudüs, doğuştan yetenekli bir şehirdir.  ...Musa’dan İsa’ya, İsa’dan Hametül Enbiya’ya devrederek gelmiştir. Kudüs, işte bu devirin, son devirin,  son ve ebedi durağın yani İslam’ın şehridir. Kur’an’ın şehridir.

Anlayışımıza göre Mekke, Medine ve Kudüs; yeryüzünce eda edilen üç ulu rekat gibidir. Dünyanın üç büyük secdesidir. Ve Kudüs aziz bir secde olarak, asla Yahudi postallarına açık bırakılamaz. Çünkü bu bir secde davasıdır.
***
Din yorgunu değiliz.
Kudüs yorgunu değiliz.
Secde yorgunu değiliz.
Bilhassa bunların her daim tazesiyiz, ışkınıyız.
***

Kudüs konusunda çok çetin ve yüksek bir problemle karşı karşıyayız. Ancak bilelim ki inancı sağlam ve bir olan Müslümanlar için bu yükseklik pek de aşılması zor bir engel sayılmaz. 


Y.Türk

3 Aralık 2017 Pazar

BİLDİM



Gittiğini ardından
Gözlerimi bir çağ gibi kapatarak
Gördüm

Terkin elindeki acı tartıyı
Ve işçiliği bildim

Eşsiz sanat sabırla
Göğsümde pencere deldim
Sema kıpır kıpır
Sureler, kuşlar  dedim

Elimdeki çiçeği
Seni bana özleten Allah’a
Derdim

Eyüp gibi beklerken seni
Ey yaralarım!
Allah’ın istediğini yapın dedim

Evrende yapayalnız duyguydum
Anlaşılmak için
Taşa resme yazıya
Dönüşmeye çalışmadım

Allah beni her çeşit anlar dedim


Y.Türk

2 Aralık 2017 Cumartesi

&



Avrupa'da, Araplar teologları, Grekler filozofları, Farisiler şairleri, Türkler ise hükümdarları ile meşhurdurlar güya. Ancak bizim daha çok dünya sahnesinde devlet adamları ile bilinirlik sağlamamızda ilginç bir durum var. Örneğin bir Kanuni Sultan Süleyman veya bir Fatih Sultan Mehmet, derin bir sanat ve medeniyet geleneğine sahip olunmadan çıkarılacak şahsiyetler değildir. Böylesi büyük isimler varsa bir yerde mutlaka onun temelinde büyük bir medeniyet ve sanat geleneği bulunmalıdır.



Y.Türk

25 Kasım 2017 Cumartesi

&


Su temizler, mağara asla döndürür, dağ anlatır, kuyu Allah’ınsa yükseltir, dağın etekleri sabrı öğretir  ve yol, bilene Tanrı’yadır. Su en çok Nuh’la temizledi. Mağara en çok Efendimizle asla döndürdü, onu Hatem’ül Enbiya yaptı. Kuyu, Yusuf’u yükseltti. Dağ Musa’yla, anlatmanın miracını yaşadı. Dağın eteğindeki en büyük sabır, yarası olan Eyyüb’e altın bir vücut sağladı. Yol en çok Musa ile dile geldi, deniz patikalarla donandı. Ve bunlar, bayrağımızın manasına katıldı. 

Y.Türk

&


Biz bayrağımızın içinde, bayrak ki bizim içimizde. Bayrağımız, büyük bir millet içinde, Muhammedi ruh onun içinde. Halkım ve Muhammedi ruh bayrağımız içinde. Biz ve bayrağımız, Kur’an içinde. Değil mi has şeyler de has vakitler içinde. Has vakitler ki has dostluk, özge birlik içinde. Denmiştir ki ‘Halkın en kötüsü, tek başına yiyendir’. Ben bunu çoğaltıyorum. Tek başına içen, tek başına tek kalan. Bir olmayan, bir olup da iri ve diri olmayan. ‘Şüphesiz mü’minler kardeştirler.’ Bu yüzden diri ve iri tutarlar birbirlerini. Yumuşaklık ve iyi huyluluk bu ayetin içinde. İnsan olan ki bu huy ve hilmin içinde. Ve bütün bu saydıklarım birbirinin içinde. 


Y.Türk

DEĞİNİ

...

Hakikat insanı terk etmez
Güneş dünyayı terk eder mi?
Anne çocuğunu terk eder mi
Ona anne diyelim mi?
Anne anne
Seslensek geceleri
Kabuslardan uyanıp uyanıp
Sesimize gelir mi?
...                                   (Hakan Arslanbezer)

Fayrap’ın aralık sayısına bakacağım. Eğer o sayıya yetişmemişse bu şiir, şiirin sadece bu kısmını almakla yetineceğim.

Hakikat insanı terk etmez
Güneş dünyayı terk eder mi?

Mısralarına Yunus ve Pound katışmış. Şiirin hatırı sayılır bir özgünlüğü var bu kadarcık kısmıyla. Türk şiiri gerçek modernleşmesini  fikir üzerinden tamamlamalı, dedirtiyor. Evreni çok geniş şiirin. Kanaatim odur ki insanoğlu resmi, plastik sanatları gördükçe şiir bilgisini biraz biraz kaybetti. Hiç resim görmemiş bir insan gibidir mesela Yunus. Göğü, suyu, yeri görmüştür sadece.  Duyguyu resim gibi görmüşler üzerinden bu genişliği Cevdet Karal’ın ‘Düşünmemiştim’ şiiri  anımsatır. Zaten şairin kendisi de bunu söylemiştir, bir dizesinde: Yeni görüntüler yarattım.

Ya gök yaklaşmış
Ya ağaç o kadar yükselmiş ki
Yıldızlar ağacın meyveleri

Ama yine de insanı doyurmuyor, bu yürekten gelen natürmort. Manevi bir resim gibi. Burada Adem’in yediği plastik bir elma olabilir ancak. Hakan Arslanbenzer’in dizeleriyse gerçek elmaya daha yakın.



Yeprem Türk