çıktı
1 Mayıs 2014 Perşembe
24 Nisan 2014 Perşembe
DEVLET ŞİİRİ ve DEVLETÇİ KUŞAK

y.t.
(Konu ayrıntılı bir şekilde Kuruluş dergisinde olacaktır)
23 Nisan 2014 Çarşamba
YAZZZ!
Bak dünyadan nasıl da geçip gidiyoruz, hey X. Ne biliyorsan, neye kanaat getirmişsen yaz. Gör, Doğu’yu nasıl da ezip geçiyor Batı. Silindir gibi. Kalemiyle tankıyla Batı, Doğu’yu haritadan silkmek için ne de var gücüyle mücadele ediyor. Bu şaşırtıcı değil, Batı’nın ruhunda olan bir şey. Onları iten ruh rüzgarları böyle esiyor. Bütün bunları üstlenerek yaz. Hem Batı’dan hem Doğu’dan; hem çınar hem manolya olamayanların hikayesini yaz. Batı ve Doğu adamlarının bünyelerini boş ver, tükrükleri bile farklıdır. Bunu yaz. Olamıyorsa bir insan hem manolya hem çınar, aradaki temel farkları yaz. Olanları yaz, ilerde başımıza gelecekleri.
Üstümüzdeki masum yıldızları
yaz. Onların yukardan bakarken dünyaya, göz kırpıştırmalarını yaz. Dünyanın
sertliğini, Müslümanlar arasındaki ‘gaza
maçlarını’ yaz. Sonuç kaç kaç? Her iki takım adına da sonuç eksi bin sıfır.
Mesela cahillik, İstanbul’da oturacak yer bile bulmazdı. Şimdi ise salına salına geziyor, her yer onunmuş gibi. Islah ve ihya hapiste. Güzellik meyhanede. ‘2014 K. Köy. Yer ve gök alkol kokusu. Zina alıcıları, satıcıları. Gece yarısından sonra, Lut ülkesinden insanların geldiğini görüyorsunuz. Ve normal insan az var orada sonra. Görkemli otlaklardan men edilip, çakşırda, pis kokular arasında meleyen kuzulardır onlar. Londra mısın sen, hey K. köy. Bunları yaz.
Böyle bir dünyanın sahibi olarak bizleri, kavgada pörsümüş endamımızı yaz. Huzur bize uzaklar uzağı tatlı bir üsluptur, neden? Ölsek şimdi, ölüm bize hala bir yer altı yaylası mıdır? Üzgünüz. Yaz.
a.k.
20 Nisan 2014 Pazar
İHA, VİCTOR HUGO
Müslümanları
ve İslam’ı Batıya, Batılıya övdürmek inhitat dönemlerimizin bir alışkanlığıdır.
Hala devam ediyor. Evet, biz
size yenildik ama hâk ve doğru bizimle demenin Türkçesidir bu! Garip bir haleti
ruhiyedir. Bu hatayı
hep yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz korkarım.
Victor Hugo
L’anNeuf de L’Hegire (Hicri dokuzuncu sene)
isminde 1858 Ocak ayının 15’inde bir şiir yazmış. Şiirde Hz
Peygambere övgüler varmış.
Hugo’nun gizli Müslümanlığa aa...yeni bir şiir bulduk neler yazmış şaşkınlığına pazarlanacak tam bir ajanstaki “tertip muhabirin” düzenleyeceği haber metni çıkmış ortaya.
Hugo’nun gizli Müslümanlığa aa...yeni bir şiir bulduk neler yazmış şaşkınlığına pazarlanacak tam bir ajanstaki “tertip muhabirin” düzenleyeceği haber metni çıkmış ortaya.
Beyler bu
tipik bir oryantalist oyundur. Saflığımıza,
temizliğimize İslam’ı bir gayri-müslime daha anlattırarak şehadet getirmesi
hedefine atılan tipik bir Batılı oyunudur-oktur bu. Bu oyun iki
yüz senedir oynanıyor. Ortadoğu’ya gönderilen bütün Batılı ajanlar “sözüm ona
Müslümandır”.
Bu şiir tutun ki Hz Peygamber için yazılmış
müthiş bir şiir olsun. Peki, hayatı Müslümanları
ve Türkleri levmetmekle geçmiş bu yazarın diğer yazdıklarını ne yapacağız. Navarin
I,II,III,IV,V,VI,VII, şiirini, Avrupa Birleşik Devletleri fikrinin tam da
Osmanlıya karşı kurulması gerektiği demeçlerine ne diyeceğiz.
Hugo bir
paganisttir. Gizli Sion örgütünün edebiyata Charles Nodier tarafından -ki
kendisi Sion örgütünün lideridir-dahil edilmiş militanıdır. Hristiyan bile
değildir. Bizleri
değerlendirişi ve bize olan düşmanlığı kültürel kodlarına göredir ve haçlıdır. Fatih’ten
ve fetihten nefret eder. Osmanlı denince nevri döner. Avrupa Birleşik
Devletleri fikrini sadece Türk imparatorluğuna karşı savunmuş bir Sırp ve
Bulgar isyanları teşvikçisidir.
Müslüman
mahallesine Tanzimat’tan beri Hugo pazarlama işi devam ediyor. Hugo’yu gizli
Müslüman olarak okumaya değil, gerçek kimliği ile okumaya değerlendirmeye her
zaman varız. Ama çevirdiğiniz şekliyle şiir tam anlamı ile manipülasyondur, dili
aldatmadır, bizi zavallı yerine koymadır. Hugo’nun metnini Müslümanlaştırıp, bir
Müslümanın elinden çıkmış metin gibi sunmak Müslüman hassasiyetine göre
kelimeler seçmek Hugo gerçeğini bize yutturamaz.
Ya peki ey
çevirmen kardeş! IIN’est pas
d’autre Dieu que Dieu..’yü Allah birdir
diye çeviren -ki aslı Tanrıdan başka tanrı yoktur olması gerekir.- Mahometmourut…’u Muhammet a.s. ruhunu teslim etti
diye çevirip, Muhammed
öldü yalın-tarafsız çevirisini Müslüman şuurdan gizleyen Müslüman hassasiyete
uygun hale getiren siz popüler olmanın dışında amacınız nedir?
Hugo’nun
metni tam anlamı ile (çevirmen tarafından) “Müslümanlaştırılıp” sunularak “yersen...”
anlamı ile önümüze konulmuş. Hayır
yemeyeceğiz.
Hugo’nun kim
olduğunu gerçekten okuyucular merak ediyorsa Dil edebiyat
dergisinin 60. Sayısına (Aralık 2013) bakabilirler.
Ha, onca
uğraş ve kütüphaneler dolusu çabanın sonunda Hugo’nun şiiri bulundu ve çevrildi
türünde zavallı metin köpürtmelerine de Hugo’nun “paramiliterbiyografisinin”
ihtiyacı yoktur diye düşünüyorum.
MEHMET HABİL TECİMEN
19 Nisan 2014 Cumartesi
Hikemi, Avcılık ve Toplayıcılıkla Anlamak
Anadoluculuk
mesela, Hilmi Ziya Ülken’i, Nurettin Topçu’yu artık ancak rüyasında görür. Anadoluculuk,
bir kasabacılık fikrine ulaştı neredeyse. Nurettin Topçu’dan sonra gelip de bu
fikirden esinlenen tüm edebiyatçılar, bir köy kahvesinde, kubbesi tenekeden camilerde buluşmak için
adeta can attılar. Mesela çoğunun verdikleri ürünlerde her şey taşranın
güzelliğiyledir. Küçük olsun, bizim
olsun mantığını öteye geçemez. Üstelik bu metinlerin, sanırım bu fikre
atfedilen bir temsil üzerinden yeni nesli etkilediğini, hatta onları daha da
taşralaşmaya götürdüğünü söylememiz gerekir.
Geçenlerde facebook’ta paylaşılan bir
karede gördüm. Bu fikrin temsilcilerinden olan bir üstadın hiçbir
teknolojik alet kullanmadığını okudum. Üzüldüm tabi. İstanbul’da Avrupa yakası
ile Anadolu yakası arasındaki mesafeyi acaba tomruk üzerinde mi aşıyor bu üstat. Kimse
kusura bakmasın. Böylesi bir kalınlığın ve kopukluğun bir adım sonrası avcılık
ve toplayıcılıktır. Zamanında, Haçlı seferleriyle Doğu’ya gelen Hristiyan
mütefekkirler ‘ben Doğu’nun üretmiş olduğu
hiçbir araçla iş görmeyeceğim’ demedi. Ne buldu, aldı onu sonuna kadar
kullandı, kendine göre bir sahada dönüştürmeyi düşündü. Ve bu birikimin karşısına hangi prensip ve girişimci ruhla çıkacağını
keşfetmeye çalıştı. Kısacası örnekleri daha çoğaltmadan, belki daha fazla
kalp kırmadan bu meseleyi sonuca
bağlamak istiyorum. Anadoluculuk, İsmet Özel’den tevarüs eden bu türden bir alışkanlık nedeniyle teknolojiyi bir necaset gibi görmekle ve teknoloji karşısına
konumladığı ‘Kalın Türk’ veya Kalın İnsan’ anlayışıyla tamamlandı. Kalın
olmanın, insanımız adına bir vakara mı yoksa iftiraya mı varacağını varın siz
hesap edin.
Y.T.
16 Nisan 2014 Çarşamba
LÜTFEN !
Cahillik
devam ediyor. İlim ne kadar gelişirse, cahillik de farklı bir teknikle devamını
getirmeyi başarıyor. Fazilet olmayınca zihniyette, ilmin geldiği yer kadar
cahillik de geliyor. Biri analık biri babalık ediyor dünyaya. İnsanlarsa
onların çocukları. Bu çocukların bir
yüzü ilim diğer yüzü cahillik. Allah korkusu ikisini de birbirinden ayıran
sınır. Allah sevgisi yoksa cahillikle ilim kol kola. Çoğu zaman birbirine
katışık. İnsan sormadan edemiyor. Cahilliği ilim mi geliştirdi yoksa cahillik
mi ilme kendi karakterini yükleme başarısını gösterdi? Bilinmiyor. Bunlar
birbirlerini o kadar seviyorlar ki. Tarihin dönüm noktalarında birbirlerine soy
kaybı yaşatmamak için birbirlerine yol veriyorlar. Yordam öğretiyorlar.
Geçenlerde
duydum. Yamyamlık resmen sona ermiş. Dünya gelişmiş falan. Uygarlığa ermiş.
Doğru mu yani bu? Kim inanır. İnsan yeme şekli tür ve boyut değiştirdi sadece.
Eskinin yamyamları ağızla insan yerken; şimdinin yamyamları füzeyle, sarin
gazıyla, kapitalizmle yiyor.
Lütfen
rica ediyorum. Yamyamlık bitti demeyin.
A. K.
6 Nisan 2014 Pazar
İslam'ın Kalın Türk'ü mü Mehmedi mi?
İtibar dergisinin, Nisan 2014 sayısında Yağız Gönüler’in, Ercan
Yıldırım’ın ‘Anadolu’da İslam Ruhu :
Vatan Millet oluşumu’ adlı kitabı üzerine bir değini metni var. Aslında
Ercan Yıldırım da, Yağız Gönüler de İsmet Özel’in yıllardır söyleye geldiği
şeyleri başka cümlelerle tekrar etmişler. Şunu söyleyelim önce. İsmet Özel’le
Anadolu ruhunu kavramaya çalışan bir insan bazı önemli noktaları İsmet Özel’i
köprü olarak kullandığı için elden peşin peşin kaçıracak demektir. Üstelik
İsmet Özel’in sunduğu Anadolu ruhu kendi içinde çatışan bir yapıya sahiptir.
Gerçekten Anadolu ruhu, İsmet Özel’in
‘Kalın Türk’ dediği gibi bir kişiliğin ürünü değildir. Ve Kalın’lık
Anadolu insanı adına hiç de iyi bir çağrışım yapmaz. İsmet Özel, kalınlığı, Anadolu insanının tavizsizliğini ve
direnme gücünü anlatmak için kullansa bile bu kelime Anadolu insanını karşılamaz. Bu, aslında İsmet Özel’in burjuvaya ve
burjuvazinin ürettiği değerlere karşı beslediği olağanüstü nefretin bir
getirisidir. Daha da esası sosyalizmin ürettiği insan anlayışına birebir oturur
bu kelime. Çünkü üzerinde pespayelik, mekaniklik, zorbalık gibi çağrışımları
var bu kelimenin. Siz hiç kalın Müslüman gördünüz mü? Ya da kalın bir
Müslüman olabilir mi? Mesela en savaşçı sahabe Haz. Hamza böyleydi diyebilir
miyiz? Gerçi bu tür şeyleri Cahit Zarifoğlu daha iyi bir zemine oturtmuş.
Düşmanımı da güzel yenerim vs. Yani kalın olmadan.
İkincisi, Yağız Gönüler ‘ aynı metinde ‘derdi
devlete, isme oturtmakla (Osmanlı – Selçuklu vb.) başladığımız hatalar
silsilesini durdurmamız gerekiyor’ şeklinde bir mantık öneriyor. Tabi metninin alnında
da şöyle bir alıntı var. ‘Bizler her
zaman Türklerin ayağına gideriz, onları bir defa olsun Batı’ya gelmezler; bu
bizim ihtiyacımızın açık bir belirtisidir.’ Bunu söyleyense Voltaire. Ama bunu Voltaire
Osmanlı zamanında söylemiş. Bu tür şeyleri İsmet Özel, Türklüğü yüceltmek adına
kullanır. Daha doğrusu Anadoluculuk’u tahkim etmek için. Mesela Anadolu Türklüğünün
başlangıcını Malazgirt Muharebesi ile başlatır. Başlatsın buna da bir şey denmez.
Ama hem Selçuklu, Osmanlı şeklinde akan tarihi,...lı ekini ortadan kaldırmaya
çalışacaksın hem de ...lı ekiyle alınmış başarı göstergelerini ...lı ekini
reddeden bir fikriyata dayanak yapacaksınız. O zaman soralım. ...lı ekiyle
yürüyen tarihimizi silin bakalım, İsmet Özel ya da sen Anadolu’nun hangi
ruhundan bahsedebileceksiniz? Ya da hangi başarısından? Çanakkale Zaferi, İstiklal Marşı ne güne
duruyor derseniz. Onlar da ...lı ekinin ortaya çıkardığı bir başarıdır. Daha
doğrusu Mehmetçiğin, Mehmetleri olan bir duyuşun. 1923’ten sonra ise ...lı eki milletin içindeki
gizli kanallara gömüldü. Oradan akıp duruyor. Müsait bir tarihte tekrar ortaya
çıkacak, demektir bunun anlamı. Osman olma biter, Mehmet olma başlar yani. Devlet adına uygun fıtrat
çeşitliliğidir bu. Karakter durmadan inşa eder kendisini. Aksi halde, Anadolu’nun kayın
ağaçlarıyla sağlamlaştırmak zorunda kalırsınız devletinizi.Adem KALAN
Not: (Şiir yazan birinin kendisini gören bir büyük üstata sahip olması hala güzel. Hakan Arslanbenzer
@harslanbenzer
5 Nis Yeprem Türk'ün Önemli Olan kitabını okuyorum. Kabiliyet ürünü ama iktisatsız şiirler var içinde. Değerli bir kitap.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)