14 Aralık 2016 Çarşamba

HALEP


Ya
kaderin bizden aldığı kanla
nesneleri canladılar

Ya
bir sonbahar edindik
onunla bizi çıpladılar

Ya
cim karnına düştük 
yeri göğü uyku ettiler

Bulunmak istiyoruz artık
üstümüzü bir sofrada
bir rızık gibi açsalar



Y.Türk

TEMAMIZ


15 Temmuz Direnişi, 1453 ruhu gibi bir kapıyı milletimize açmıştır. Ona yükseliş çağını başlatmıştır. Buna inancımız o kadar çoktur ki. Tarif etmeye kalemimin gücü yetmez. Dediğim gibi 15 Temmuz Direnişi bir yazı, bir metin hareketi değildir. Tamamen ruhtan gelen bir cereyanla hayat bulmuştur. Bir felsefeci veya bir düşünür onu yazmış, belli bir grup da onu tatbik etmiş değildir. Elbette edebi veya fikir olarak bir alt yapısı her zaman olmuştur. Örneğin komünistler, Marks’ın metinlerinin tiyatral oyuncularıdır. Marks yazmış onlar oynamıştır. Oysa 15 Temmuz Direnişi, halkın ruhunda uzun yıllar içinde pişip İslam tarihinin tam ortasına düşmüştür. Bu nedenle 15 Temmuz bir ümmet ruhu hareketidir. Ruhumuz yazmış, bedenlerimiz ona uygun hareket etmiştir. Varoluşumuzda olan kadim fikir ve eylem şekli ya da insanlığın alnına yazılı değişmez ruh ve eylem bütünlüğü ilkesi gibi. 
Yazımın girişinde 15 Temmuz Direnişini 1453 temalı ilan etmiştim. Ancak bu yükseliş, dış şartlardan ziyade ruhta huruç etmiştir. Millet olarak kişiliğimizi kavileştirmiştir.


Yeprem Türk


3.


15 Temmuz Direnişi yeni dilde olan bir direniştir. Gerçi bu ana kadar  bizim yeni çağın dilini ve araçlarını bilmediğimiz ve kullanmadığımız hep söylenirdi. Osmanlı, zamanında çağının dilini iyi tekellüm etmiş, onu neredeyse ele geçirmiştir. Osmanlı Devleti, çağdaşları adına çağın dilini, somutlaştırma şampiyonluğuna ermiştir. Yeni çağda bu yönde zaafımız had safhadaydı. Ancak 15 Temmuz Direnişi bu yöndeki korku ve umutsuzluğumuzu üzerimizden atmıştır.

15 Temmuz yeni çağda yeni bir dil kullanmanın ilk başarısıdır. Çağın bazı araç ve kavramları, ruhumuzun ana hattını belirleyen anlayış tarafından devşirilmiştir.  


Adem Kalan

ŞAİR ve DİRENİŞ


Milletin kirlenen ruhunu ve dilini havalandırmaya bazen şairler bazen de direnişler gelir. Ruhumuzun 15 Temmuz’u, dilimizin Yunus’u, Sezai Karakoç’u manasındadır. Milletin ruh ve anlam evini temizlemek için direnişler, şairler kardeş gibidir. Medeniyetin kirlenen bahçesini ikisi temizler. Çatlak yerlerini bu ikiz kardeş onarır. Örneğin 15 Temmuz ruhu, Türkiye’yi ve İslam dünyasını nasıl havalandırmışsa; Sezai Karakoç da kimliğimizi berkiten mayayı dilimize, şiirimize katmıştır. İkisi de buluğ çağına eren Türkiye’yi dilden, ruhtan, eylemden yani farklı kanatlardan müjdelemiştir.
Bu müjdede, büyükten küçüğe doğru sıralama şudur. En eftali milletin direnişidir; sonra şiiri sonra nesridir. Nesir yaya hızı, şiir ışık hızı, milletin eylemi kalp hızıdır.

Dilimizin büyük şairlerinin ve ruhumuzun büyük direnişlerinin iri samimiyetlerine bakarak şöyle diyebiliriz. Bazen büyük bir şair kendi kulvarında bir Malazgirt Zaferi, bir Kurtuluş Savaşı’dır.


Adem Kalan

9 Aralık 2016 Cuma

6


Nasibim düdük dışarıda yapabilse
Rüyada doğmuş orda kalmasa

Taksim içinde terbiyeli düüüt’üyle
Dümbelek amcası onu bir böyle görse

Ondadır ulu göğüs şişse şişse
İstanbul’da dolup Şam’da boşalsa

Öldüğümün akşamı biri bu düdüğü
Ahretin arka kapısında  çalsa




Y.T

7 Aralık 2016 Çarşamba

4.


Dalıma nice asılırsan asıl ey rüyam
Yakup’un eli olur seni tutaram

Cemalimin kralı nasılsa her daim
Boncuk boncuk gözyaşlarım

Müsaade etseler şimdi bana
Gözlerimden Türkiye’yi dökerim

Ümmete ağlamak bende bir eğilim
Terbiyeli rızkım benim



Y.Türk

5.

Senin adın buralara
Yücelerden ip gibi sarkıyor

Artık cemaline göç edelim
Şiir vatansız yazılmıyor

Ey manaların aslanı
Üzeri  gümüş gibi seni

Ne kadar sevsen  yetmiyor
Aşkta Karunluk olmuyor

Seni sevip geçemez kimse
Aşkın insanı Musa gibi tutuyor


Y.Türk