8 Kasım 2014 Cumartesi

FİKİR VAR EDENLERİ ŞAİR SAYMAYALIM MI?



Bugün edebiyat kamusu yok ama Kahramanmaraşlıların az bilgi sıfır deneyime dayalı edebiyat görüşlerinin baskısı var insanların üstünde. Kahramanmaraş vilayetinden çıkan tek şair Cahit Zarifoğlu. O da en önde gelen şairlerden değil. Yetenekli.

 Bunları Hakan Arslanbenzer yazmış. Buna benzer de görece şeyler paylaşmış, twitter'da. Ama bunlara itimat etmekse imkansız. Çünkü bazen yanılan birisidir görüşlerinde Hakan Arslanbenzer.  Aynı konuda  farklı görüşler de ileri sürebiliyor. Nazım mesela bir zamanlar, mücadelesinden dolayı tuttuğu bir şairdi, Arslanbenzer’in. Sonra katında şair saymadı Nazım’ı, ideolojisini ise oldukça berbat buldu. Hadi şimdi diyelim estetik açıdan Nazım’ı sildi. Ama dün de bir estetik,  şiir dehası Yahya Kemal’i de şairden saymıyordu. Onu platonik olmakla suçluyordu. Hakikate gelirsek Yahya Kemal müthiş bir şairdir. Platonikliği bir tarafa Yahya Kemal şairdir. Hakan Arslanbenzer’i de biz şiiri dönüştürme çabasından dolayı izledik. Sırf şiir, kendisinde yok yani. Nazım gibi bir tutum sergiler daha çok Hakan Arslanbenzer. Necip Fazıl’sa hem heceyi hem de metafiziği ihya etmiş, bunun yanında milletin siyasi kaderini etkileyecek bir fikir çabası içinde olmuştur. Mehmet Akif  hakkında, eğer toplum için mücadele sahasına girmeseydi, estetik içinde iyi şiirler yazardı diyenlerimiz çoğunlukta. Akif deniliyor, toplumun içinde bulunduğu durumu gördükçe şiirden uzaklaştı. Bu hep dillendirilir. Akif’in şiirini de silelim o halde. Sezai Karakoç’un şiiri de mücadele sahasında bir anlam kazanır. Arslanbenzer’e göre ne Akif ne Necip Fazıl ne Sezai Karakoç şairdir. Söyledikleri bu anlama geliyor.  İsmet özel mi?  Erbain’den başka bir şey değildir. Üç beş şiir işte. Osmanlıyı, Türk kültürüne ihanet etmekle suçlar. Bu tür fikirlerle bir adım atacak halk bulursanız ne ala.

Hakan Arslanbenzer’in Cahit Zarifoğlu için söylediği şey, baştan aşağı yanlış. Zarifoğlu onlardan büyük şair değildir. Büyük şairler büyük de oldukları için toplumsal fikir atılımını da ortaya çıkarırlar. Bir zamanlar Zarifoğlu şiirinin uzunluklarından dert yanan, okunma güçlüğü taşıdığını söyleyen oysa kendisiydi.

 En az bilgi sıfır deneyim meselesinde de yanılıyor, Arslanbenzer. Benim için mesela, etrafımdakiler çok okuduğumdan, gözlerimin kör olacağını söylerler. Ancak kitaplardan alıntı yapmayı sevmiyorum. Oradan bir iklim şeklinde geçirirsem geçiririm okunmuş şeyleri, kitabıma alıntı yerine. Aktarmacı değilim. Mehmetli Milleti’ni hiçbir kitap yazmıyor. Madem öyle Hayriye Ünal’ı ve Hilmi Yavuz’u okusun Hakan Arslanbenzer. Biz üstelik bilim yazısı yazmıyoruz, edebiyat yapıyoruz. Nuri Pakdil’in denemeleri bunun örneğidir. Aydınlık, yüzü temiz, Müslüman’ca düşünmelerdir, onlar. Doğallığı zaten müthiş. Al sana edebiyat.  Edebiyat konusunda halkı yanıltma meselesi de olamaz. Madem halkçısınız, bırakın halk istediğini seçsin. Bir şey dayatmanın halka bir anlamı yok. Belki de halkın ruhunu çok iyi kavradıklarından, geleceğin çeperlerini açıyorlar millet adına ve seviliyorlar, onlar. Büyük Doğu, kitap okumadan üstelik gece gündüz çabalamadan söylenecek bir tamlama değildir. Türkiye’nin bugün zihnini açıyor: Büyük Doğu. En azından bunu anlamanız gerekir. Sonra Mehmetli Milletini de anlarsınız zaten.


Yeprem Türk

5 Kasım 2014 Çarşamba

NE YANİ?







İsmail Kılıçarslan, Yenişafak’ta  Türk şair ve düşünürlerinin hepsini İslamcı yapmış. Daha doğrusu öyle olduğunu düşünüyor. Diyor ki dünkü yazısında ‘Muhammed İkbal, Seyyid Kutup, Hasan el Benna, Mevdudi gibi 'büyük savunma oyuncuları'nın ürettiği metinler dünyadaki İslamcılığın bulvarını oluşturmayı başarmışlardır. Türkiye'de ise Necip Fazıl, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Nurettin Topçu, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil ve benzeri isimlere düşmüştür bu bulvarı açmak ve genişletmek.’ 

Bu cümlelerin  tutar yanı yok. Gençler, bu tür cümlelere itibar etmemeliler. Çünkü ya bilmeden yapılan bir hata var ortada ya da kasten yaptığı bir şey var Kılıçarslan'ın. Rasim Özdenören’i kesin bilmiyorum İslamcı mıdır, değil midir. O yönde bir eğilimi var. Sezai Karakoç’un İslamcı değilim, Müslüman’ım dediğini, Zafer Acar’dan işittim. Necip Fazıl’ınsa sırf İslamcılığından dolayı Mehmet Akif  hakkında neler yazdığını bilmeyenimiz yok sanırım. Neredeyse sapma olarak görür, Necip Fazıl İslamcılığı. Nuri Pakdil, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’sunun devamında bir yerde durur. Büyük Doğu ile İslamcılık siyasal olarak farklı kanallardır. Mehmetli Milleti de, Büyük Doğu Milleti'dir. Yani İslamcılık bu çizgide hiç olmadı. Olmayacaktır da. İslamcılara veya İslamcılara muhabbet duyanlara gelince, demek isterim ki, kardeşçe, maç bitti sonuçsa çok fena. Yenilgiyi kabullenin. Saçmalamak sizi daha da iğreti kılar. Onurluca başınızı öne eğin.



Yeprem Türk

4 Kasım 2014 Salı

DEĞİNME



. Bayraksız bir edebiyata inanmam. Şiirin, fikrin, milletin çeperlerini açmaya yardım eder, bayrak. Geçmişte böyle olmuştur, gelecekte de öyle devam eder. İsterim ki şahsen, Kasım ayında tüm edebiyat dergileri kapağa bayrak girsinler. Neden? Ciddi virajlardan dönüldü, millet ve fikir olarak. Asa kırıldı kırılacak derken, Allah’tan asayı kuvvetlendirdik de asa kırılmadı. Kurtuluş savaşını Mehmetçik asker vazifesinde vermişti. Son bir yıldır  zirve yaparak aynı savaşı Mehmet, daha ziyade  fikir şeklinde veriyor. İçerden ve dışarıdan kuşatan fikir çemberini Mehmedilik kırdı. Mesela sosyalizmin içimizdeki temsilcileri nasıl da dışarıdan gelen fitnelere, bir zamanlar Egeyi işgal eden Yunanlılara asker olan yerli rumlar gibi vazifeli sayıldılar. Sonra İngiliz mandasını isteyen bazı gruplarla benzerlik taşıyan başka kümeler. Cumhuriyet tarihi boyunca medeniyetin topraklarına çok sayıda zararlı tohumlar ekildi. Böyle demişti, Üstat Necip Fazıl. Geçen günlerde yaşadığımız ve hala etkisini sürdüren bu fikirlere karşı medeniyetimiz savaş verdi. Komünizmciliğe, emperyalizme, ırkçılığa  karşı verildi, bu savaş. Ana akım fikir, merkeze oturuyor gibi. Gerçek kültür ve medeniyete kavuşmanın savaşı hem de cumhuriyetten devlete geçme hamlesinin mücadelesi kazanılıyor aslında.    


Adem Kalan 

1 Kasım 2014 Cumartesi

ELEŞTİRİ



Yeni nesil işi sıkı tutmalı. Bazı eleştiri tarzına izin verilmemeli mesela. İnsani ve izzetli olmalıdır, her şeyden önce eleştiri. İslamcılık tarzı eleştiri bertaraf edilmeli. Yani alay edici, onur kırıcı, başkalarının değerlerini ayak altına alıcı tarzdaki eleştiriye karşı durulmalı. İslamcılık, özellikle Doğu’da tehlikeli bir eleştiriye kapı aralamıştır. Eleştiri araçları olarak onur kırıcı ve aşağılayıcı bir dilin yanında molotofu, satırı, palayı ve daha değişik gereçleri devreye sokmuştur. Kültür, medeniyet ve Millet zevklerini bu tür şeylerle eleştiriyor, bugün İslamcılar. Ve daha değişik örgütler tarafından da zirveye taşınıyor, bu. Ama bu, bir gün bitecek elbet. İslamcılık son yüzyılda olan biten bir şeydir. Modern zamanların ürünüdür. Efendimiz'den (S.A.V) akıp gelen kadim yapıları sökmeye gücü yetmeyecektir. Dağdan gelip bağdaki kovulamaz. Müslüman’dır, insandır, insan. Kadiri olur, Nakşi olur. Ve ya ikisi de olmaz. Kürt olur, Türk olur, Alevi olur. Bu tür şeyler medeniyetimizin namusudur.


Salih Can

YENİ YAYIMLAR



           KURULUŞ DERGİSİ  SAYI 6 
              VE
      MEHMETLİ MİLLETİ KİTABI ÇIKMIŞTIR.
      PAZARTESİ DAĞITILACAKTIR.


 




30 Ekim 2014 Perşembe

VS.

Hayrettin Karaman,  Yenişafak’ta
‘Cumhuriyet, Laiklik, Demokrasi’ de buluşmayı öneriyor. Demokrasi biraz tamam da diğerleri olmamış. Laiklik hakkında daha ne yazılır bilemiyorum. Kabak tadı verir yazılırsa. Biz hoşgörü diyoruz, ona. Laiklik bu topraklarda  mazisinden dolayı kabul görmez. Üstelik Türklerin ve Kürtlerin veya diğer unsurların bugün ayrılmaz bir biçimde iç içe geçmeleri bir yazılı kanun çerçevesinde olmamıştır. Önce inançla ilgili sonra temayülen gerçekleşmiştir, bu. Türkiye ise bir cumhuriyet değil devlettir. Cumhuriyeti, devlet başkanını halkın seçmesi şeklinde tanımlamış, Karaman. Ama devamı var bunun.  Fransa cumhurbaşkanını Fransızlar seçer yani. Demokrasi ikiye ayrılıyor artık. En azından Kuruluş dergisi böyle düşünüyor. Bir, devlet demokrasisi; iki, cumhuriyet demokrasisi. Türkiye’de hem Kürtler hem de Türkler ya da diğer unsurlar,  bir başkan seçmek için sandığa gidiyorlarsa bunun adı  devlet demokrasisi oluyor. 





Adem Kalan

29 Ekim 2014 Çarşamba

Nurettin Durman

Nurettin Durman, Yediiklim’de sayı konusu, bu ay. Nurettin Abi, kişiliğiyle ‘bir doğu klasiği’. İnsanın üçte ikisi su derler, biyolojik olarak. Bunu Nurettin Durman için yüzde elli dünya yüzde elli ahret şeklinde dönüştürmek mümkün. İnsan için her çağda lirizm(neşve) şarttır, diyen bir yapısı var, Durman’ın. Hakkında neler yazmışlar daha okumadım. Bu bapta  ispatı ihtiyaca ne gerek? Kişilik olarak, fethedilerek dışarı uzanan değil, içten dışa fethederek çıkanlardan. Biz cennete bir kamyonla gideceğiz, direksiyonda sakallı bir amca, şeysini hatırlattı bana. Derginin kapak resmi güzel. Demek isterim ki, mesela Paris’te, bu resimlerden (Nurettin Durman) reklam panolarına yerleştirmek lazım. Beş on tane. Manevi olarak döllenmeleri için Batılıların.


Salih Can