Övmek isterim babama saygıyla, bir olmuşu
Gece, Maraş’ta, köydeyiz
Keder bizi avluya gazel gibi dizmiş
Kuru yaprak sıra sıra
Annem, babam, kardeşlerim… hiçlik
Tek, sultanın rüzgârı eksik kapıda
‘Biz olduğumuz için esmiyor rüzgâr’ mı demek istemişti en dilsizimiz
Esmesi gerekir oysa, vakti, gazel halindeyiz
Bu yıkıntı bize, biraz da ayıp ya
Bizle ilk kez özçekim gayreti olacak uygarlığın
Köylüyü ve düşkünü göstermek istemez hiçbir rejim
Düşmesin diye hançeresi sistemin
Teorilerimiz yerle bir, şehrimiz yerle bir
Her birimiz avazı gaibe emanet edilmiş filozoflar gibiydik
Adaletin bu boşluğundan kimse çıkaramaz izimizi
Avluda bekleyenlerin en hayırlısı
‘Boğazınızdan geçirirseniz sizi affetmem hazinenin bir kuruşunu’
Diyen, babamdı
Tutulurken günün matemi, kapımızda
Yoksullukla erleşen kemâl, berkiyen hüküm buydu
Yıkımda saatler geçtikçe içe doğru arzusunu yürütmek isteyen beden
Bu beddua ile durdu, olmadı avlumuzda o gün zayıflığa nurunu veren
Tenezzülde korku, şüphe doludur; geldi eşiğimize dek ama
Sadece Yunus okunabilirdi evimizde tufandan sonra
O gün inandım babamın yüzü
İnsafın ve nurun sökülmez toprağıyla doluydu
Maneviyatı erk etmişti bize
Yerle bir olmuş bir şehrin üstünde
Ne soğuk ne sıcak ancak ılıntı halinde
Bu bir tasvir değil, sadece cemâl
Ama hayat kurtaran