16 Ekim 2022 Pazar

Nâzım Hikmet'ten Yücel Kayıran'a ya da (Sosyalist gerçekçilikten ontolojik toplumcu şiire)


Nâzım Hikmet'le başlayan sosyalist gerçekçi şiirin başına ne geldi? Şimdi ne halde?  Nereye gitti? Büyüdü mü? Öldü mü? Neye dönüştü? En azından İsmet Özel'den sonrasını kimse bilmiyor. Türk şiir eleştirmenleri için bu şiirin akıbeti çoktan görüş alanı hizasından çıkmış görünüyor.

Bu şiir, bir kaybolup bir beliriyor. Bir ara İsmet Özel'le geldi. Ama İsmet Özel o şiiri epey değiştirdi. Dışardan içe doğru çekti. Bu şiirin gerçekçilik anlayışına farklı dokunuşlarda bulundu, ona bir derinlik kattı. İsmet Özel'in 'Eve dön, Şarkına dön' şeklinde seslediği şey bu şiirin ruhundan başkası olamazdı.

Sosyalist gerçekçilik yani  toplumcu ve gerçekçi şiir, edebiyat ve fikir ortamına Akif'ten sonra başka topraklardan tevarüs edilmiş olarak geldi. Sosyalist gerçekçi şiir de ama sonraları gerçekçiliğini dönüştürdü. Nâzım Hikmet şiirinin merkezinde Anadolu insanı vardır. Anadolu insanı Nâzım'a göre, saf ve  masum bir halktır. Ve Nâzım, kendi insanındaki bu safiyeti görür. Kendi şiirinin savunması gereken bir halk varsa o halkı Nâzım,  daha çok, Anadolu'da görür. 

Ve İsmet Özel, aynı sosyalist gerçekçilik içinde bir toplumculukla varoluşa yelken açar. Sosyalist gerçekçi şiiri varoluşa değdiren ilk şair İsmet Özel'dir.  Varoluşa yaklaşma çabası şaire kâinattaki yerini gösterir. Varoluşu hissetmek biraz da böyle bir şeydir: varlığın yerine oturmasıyla ilgilidir. Ve peşinden amentü gelir. 

Sosyalist gerçekçi şiirin buraya kadarki gelişimini izleyen aslında bir şiir türü var. O da neo-epik şiir. Neo-epik şiir, poetik okumalarında Nâzım'ı da İsmet Özel'i de somut- halkçı ve gerçekçi şiir konumlamalarıyla kendi poetik vücudunun bir organı haline getirmeye çalışır. Ne yazık ki neo-epik şiir bu şiirin yaşayan tarafını gözden kaçırdığı için geçmişte bıraktığı poetik anılarıyla ilgilenmiştir. Ve bu geçmişi sahiplenmiştir.  

Bu şiir bu günlerde yüküyle birlik Türk şiir ortamına döndü. Gelenin o olduğunu yeni anladık. Aslında hep buralardaydı da onu yeni gördük. Ama kılık kıyafeti, poetik zihniyeti bayağı farklı. Hem eski komünist parti bürolarından hem bir külliyeden hem de bir akademyadan çıkıp gelmiş gibi. 

Bu şiir, ontolojik sahada derinleşen Felsefî Şiir'dir. Ve hâlâ toplumcu. Bu bütünden de ortaya ontolojiyi ve toplumu bir araya getiren onto- toplumcu bir şiir anlayışı ortaya çıktı. Onun gelecekteki kaderini elbet kimse kestiremez. 


 Yeprem Türk

Kuruluş, Sayı 53'ten alıntı.