Hakkımda dosya yapmış Olağan Şiir, bu sayısında.
Derginin bana ait bir dosya taşıdığı dışarıdan bakınca belli olmuyor. İçine göz atmanız lazım.
Neyse. Ben sadece savunma hakkımı kullanmak
istiyorum.
Mahsum Oğrak’ın sanatımla ilgili metnine değinmek
istiyorum önce. Mahsum Oğrak, Yeprem
Türk’ün şiiri Kurak Bir Toprak’tır, şeklinde bir başlık atmış yazısına.
Olağan
Şiir, benden
ısrarla şiir isterdi. Ve çoğunlukla şiirimi de ön- arka kapağa veya başa taşırdı.
Madem şiirim kurak bir toprak, insan kurak bir toprağı vitrine koyar mı? Ya da
ne bileyim dergisine kurak toprak ister mi?
Mahsum Oğrak, imgeye karşı metafizik kavramında
diretmemin gereksiz olduğunu, imge gibi metafizik kelimesinin de Batı’dan
geldiğini yazmış. Sen oyuncaklarınla oynarken biliyordum ben bunu, çocuk! Metafizik kavramıyla ilgili ne düşündüğümü
benle yaptığın söyleşiden okuyabilirdin. Söyleşiyi bu sayıya koysaydınız okuyucu
da bu konuda bilgi sahibi olabilirdi. Sana söyleşiden biraz alıntı yapayım:
Metafizik, benim
için bir işin ruhu demektir. Yani maddeyi, sözü ruh yolunda yürütmektir.
Metafizik ile yazan kişi imgeye ihtiyaç duymaz. Metafizik, bana şiirin nuru;
imgeyse ışığı gibi geliyor. Ama huruç eden nur, ışığı da içine alır. Gene de
şiir yazarken tuttuğum yolu inşa eden şey metafizik bile değil, şu an için en
yakın kavram o olduğu için öyle söylüyoruz. Şimdilik bu iki kavrama mecburuz. Ne
imge ne metafizikti Yunus'a şiir yazdıran. O etki başka bir şey. Gelecekte yeni
bir kavram doğabilir, şiirimizi inşa eden cevheri adlandırabilir. Hep nur
yardımıyla şiir yazmak istemişimdir.
Yine demiş
ki Mahsum Oğrak ‘ Bir diğer kafa
karışıklığı aynı şiirlerinde Yeprem Türk, Allah, Rab yahut Tanrı kelimesini kullanıyor,
işin garibi de hepsi aynı yaratıcıyı temsil ediyor.’
Şiirde
Allah’ın isimlerinden bir tanesi kullanılabilir’ diye bir kural mı var? Bak,
Sezai Karakoç da Doğum şiirinde ‘Tanrı’nın işaret koyduğu yıldız… Bir çentik
Allah Yolunda Atacak Damarda’ diyerek hem Allah hem de Tanrı kelimesini
kullanıyor. Bu yeterlidir, sanırım. Yunus’un şiirlerine varmıyorum bile. İşin garibi de hepsi aynı yaratıcıyı temsil
ediyor, demene de şaştım doğrusu. Bak ne yazmış Sezai Karakoç :
‘Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni
saklamak için Görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın’
Mevzu ile ilgili olarak Fahrüddin-i Irakî’nin
Parıltılar’ına ve Mevlânâ’nın Fîhi Mâ-Fîh’ine girmiyorum daha. Bunları anlayacağını sanmam çünkü.
Hele şu tespitin akla zarar ‘Durumun vehameti ‘Bakara’ya Tanrı da inanır’ mısrasına kadar
gidiyor. Belki burada Bakara Suresinin önemini vurgulamak istemiş olabilir ama
bir başka anlam daha çıkıyor. Mısradaki da vurgusu sanki Allah diğer surelere
inanmıyormuş gibi bir anlam verir’ Böyle bir anlamı nasıl çıkarıyorsun, pes
doğrusu. Meleklere de inanıyorum dediğimizde Peygamberlere inanmıyor muyuz
yani. Da vurgusuna gelince, ben edebiyat okudum; da, cümleye biz inandığımız
gibi Tanrı da inanır anlamı katar. İstersen, o mısraı al bir edebiyat
fakültesinin kapısına git, içerden çıkana sor, kimseden senin düşündüğün manada
bir şey duyamazsın. Kulaktan kulağa
oynarsanız belki anlam oraya varabilir. Oğrak’ın metninin her tarafı dökülüyor,
neresinden neyi düzelteceksin ki? Bu
şimdi eleştiri mi yani?
Zafer Acar’a gelirsek. Eski arkadaşımdır.
Acar, …ama duruşu sağlam biridir, Yeprem’ diyerek sanatımı harcamaya
kalkmış. Her sağlam duruşun arkasında sağlam bir sanat vardır, Zafer Acar bunu
bilmeli. Onun da şu sözlerini eleştireyim, kâfidir. Ne de olsa mazi saygıyı hak
eder. Zafer Acar yazmış ki ‘ Yitirdik
elbet yitirdik / İnsandaki doğa denilen nimeti’ (M.D.41) Yeprem, doğa temalı
birkaç şiir yazıp geçmiyor, kitaplarının hemen her yerinde ağaca, çiçeğe, kuşa
ve muhtelif hayvanlara yer veriyor, söz sanatlarının ekseriyetini de doğa
üzerinden kuruyor.’ İnsandaki doğa denildiği zaman
yaratılış, hilkat ya da insanın özü akla gelir. Acar’ın belirttiği gibi ağaçlar,
böcekler yani tabiat değil. Acar’ın
yazısı bunun gibi birçok bağlantısızlık ve ilgisizliklerle dolu; onları da
okuyucular bulsunlar.
Olağan Şiir ekibinin eleştiri
metinlerini artık okumayacağım. Hakkında yazılan eserlere kastî olarak yazık ediliyor
çünkü. Dergiye dışardan yazanları okumak daha doğru.
Dosyaya yazılarıyla
emek veren Osman Serhat Erkekli’ye, Ömer Yalçınova’ya ve Hüseyin Kalyan’a
teşekkür ederim.
Yeprem Türk