1 Şubat 2021 Pazartesi

Oysa insan yasak meyve yemeden de çağ açabilir

 

 Modern Çağ’ın temelinde süregiden bir yasak meyve zihni var.  İnsan evvela cennettedir. Yasak meyveden yemiştir, mekân değiştirmiş, cennetten dünyaya inmiştir. İnsan yine yasak meyveden yemiştir, tohum olarak ana rahmine, oradan yeryüzüne varmıştır. Batı insanının mekân seyrinde, çağdan çağa geçişinde hep bir yasak meyve izi, duygusu bulunur. Ortaçağ’dan Yeniçağ’a geçerken de Batı uygarlığı birçok yasak meyveden tatmıştır. Eski Grek uygarlığında da Prometheus, Tanrı’nın ışığını çalarak, yasak meyveden yeme düzenine işaret etmişti.

Modern Avrupa şiirinin ve felsefesinin alt yapısını çoğunlukla bu yasak meyve algısı düzenlemiştir.

Son yüzyılda, bir dönem dünyayı kasıp kavuran Ekzistansializm de bu düşüncenin en önemli evresidir. Bu felsefe içinde insan adeta yasak meyve vazifesi görür. Buna göre insan dünyaya fırlatılmıştır, sahipsizdir, bunalımlıdır, umutsuzdur, bulantı içindedir. Hiççilik düşüncesi de buradan türetilir. 

Ekzistansiyalistlerin sistemleştirdiği varoluşçuluk lanetlenmiş bir yasak meyve varoluşçuluğudur.

Örneğin Baudelaire’in Şer Çiçekleri, aslında yasak ağacın çiçekleri gibi duruyor.  Bu tür varoluşçuluğun en büyük destanıdır.

Ah keşke bir engerek yılanı doğursaydım,

Bu garip yaratığa meme vermek yerine!

Günahımın cezası ile bak doldu karnım,

Lanet olsun bir anlık zevklerin gecesine!

*

Oysa insan yasak meyve yemeden de çağ açabilir. 


Yeprem Türk