İdlib için
dönüm noktasındayız. Bin küsur yıllık
medeniyetin evlatlarının ezildiği,
horlandığı, vatanından sürülmeye çalışıldığı yeni cephenin adıdır İdlib.
İdlib, medeniyetimizin
kadim bir kentidir. Vatandaşları da bizim vatandaşlarımızdır. Aynı medeniyet kimliğine sahibiz.
Ancak doksan yıla yakın güdülen Kemalist politika bize bu
kimliği unutturdu. Dış politika medeniyet eksenli sürdürülmedi. Dış politika
dediğime bakmayın. Kemalist anlayış için öyle. O dış politika şimdi iç politika
haline geldi. İdlip kaybedilirse, insanımız, Türkiye’nin şehirlerinden birini
yitirdiğimiz duygusuna kapılacaktır.
İdlib, elbette Türkiye’nin güvenliği için açılmış, bir paravan
cephe değildir. Öz cephedir. Ve şehir halkı da buna paralel olarak Türkiye
halkının bir parçasıdır.
İdlib, medeniyetimizin öz yerleşkelerindendir.
Medeniyetimiz, burada yerleşik bir düzende olmalıdır. Burası hakikaten
geleceğimiz için çok önemli. Buradan
alınacak bir mağlubiyet, bin yıllık medeniyet ülkümüzün orta kuşaktaki
yerleşikliğini ortadan kaldırabilir. Ve bize eski görkemli Grek medeniyetinden
kalmış küçük bir Yunanistan muamelesi yapılabilir.
Yeprem Türk