23 Ocak 2014 Perşembe

NA’T


Elimde oyuncaklar kurabiyeler doldurduğum ceplerimden
Düşen paralar ellerimden fakirliğe senin adın olmadan
Ne yapar; bereketinle ruhumda gezdirdiğim ismin
Dilimde ismin en uğursuza çaldığım çelikten kurşunkalem
İsmin gelir aklıma günaha yaklaşan adımlarıma dur diyen
İsmin gelir aklıma öfkeden kudurduğumda tam da katil
İsmin gelir aklıma ismin tek yumrukta düştüğümde ansız
Ne müthiş yardımın ne müthiş toplaman ne müthiş edebimi giydirişin
Sırtım ıslakken ve terli bir terk edilmişliğin pençesinde; tülbendin
Alnımda, birikir seninle toprağa basar gibi dağları okşar gibi
Beni bende biriktiren adın senin o ıslak rüzgârlarla bende biriken
Adın, üstüne and olsun aşkın, ey nebi benim aşkım sana
Bulanmaktır bir sıcak toprak arasından sana merhabalara
Ulaşmaktır kavuşmaktır adın üstüne and olsun yeminim olsun
Ey çıplak ayaklarımla moraran gözlerimle önünde durduğum
Ağrılarımdan geçtim hastayım diye sana dilenmek kadar
Ne durdurur beni ey seni gördükten sonra
Vallahi okyanusları bir çırpıda göklere fırlatırım
Ve sıra sıra kıtaların gramajı parmaklarımda erir ey nebi
Gelirse hicranıma katık ettiğim senden bir kırık bisküvi…

Beni ben yapan Allah uzaklardan ısmarlarken beni sana
Ulu nebi efendim işte orada nefsimi savunduğum direndiğim
Tabanca tabanca üstüne kuşandığım düşmana
İtidal perdeleri geren senin o müthiş ismin..

Düştüğünde dilime, düşerim… düşerim bir atlastan halıya
Kuytu mihraplarda seni beklerim uzak minarelerden
Adım adım içimize inişini saf saf yüreklerimize dizilişini;
Ne sokaklar beni kabul eder ne saraylar düştüğümde atlastan
Senin kollarında bir yer ummak adına ezberlediğim dualardan
Amber dökündüğüm misk süründüğüm kandiller gelir ardıma
Göğsüme doluşun nefessiz bırakışın beni, seni yeniden solumak için
Sana muhtaçlığımı andıkça beni deryalarda gezdiren kuş gibi
Andıkça seni kıyılara vuran dalga gibi kaplar yeryüzünü gözlerim
Sen ne müthiş bir isimsin her dakika katında yoğruldukça
Ümmetine verdiğin koskoca dünyalarda atom ve helyum gazı
Arabistan çöllerinden kum Sultan Ahmet’te güvercin olurum sana
Kurban olurum sana kurban; senin o ismin tesbihatım oldukça

Yaprağın cami avlusunda gezinen halidir sonbahar
İlkbaharı bize besmeleyle taşır ve dağ o dağ bizim dağlarımız
Seninle; dervişlerin kara beyaz yeşil dervişlerin
Salâvat dediğinde içimizde boy boy yürüyen Mekkeli nefesin
Seninle o kara beyaz yeşil dervişlerin ellerinden
Bir zemzem gelir İsmail’den ta Hacer’den..
Tadımıza yerleşir içeriz her yeri kurcalayan huysuz
Bakışlarımız ehlileşir…

Yorgunuz dedikçe bizi hacca İbrahim’e çağıran tahiyyat
Genleşen eski ve kıtaların ortasında gemiler dolusu tahiyyat
Birleşir yaralarımızdan akan, senin büyüten ayakkabılar alan
Pardösüler giydiren donatan bir ışık gibi içimi ısıtan ocağında
Dilenmek dilemektir seni, ki yaraşır aşka
Seni dilemek ve davet, altından zebercetten ve elmastan aşka
Seni dilemek dilim dilim yarılarak ateşten aşka
Kucak açar bizi dileyip yapayalnız bakışlarımızı sahiplenen kolların
Kıyıda uyuyan gölgelerde oturan evlerimiz içinde
Seninle yeniden yine bütün ekâbire hükmederiz
Baş eğer parmaklarını füzelerle besleyen yabaniler.

Yirminci yüzyılda kapımızı çalan yirmi birinci yüzyılda
Sana bir sevda yemini masum bir o kadar deli senin çılgının
Bir o kadar senden bakışlarınla dolduğum hatme-i haceganda
Sarıyoruz giyiyoruz zırhlarımızı sen efendimiz oldukça
Sen bizimle oldukça Medine bizi mektupsuz bırakmaz…

Gökdelenler dolusu şehirlerin içinde rüzgâra karşı kapanan kirpiklerim
Nasıl sırılsıklam andı seni bir bilsen kenarlarda kalan kimsesizliğim
Çaresizdim ey nebi dilimin söyleyemediği çaresizliğimi mesh eden
Yalnızca sendin..

Adını dudaklarıma yerleştirdim andıkça yürüyor kalbim
Andıkça tazeleniyorum andıkça seninim ruhuma yerleştirdiğim
İlaç gibi dökülüyor isminin harfleri ağzımdan düştükçe tekrar topluyorum
Topluyorum topluyorum sonsuzca topluyorum
Nebim var benim diyorum su gibi kana kana içiyorum
Şımarıyorum; kalabalıkta fark etmen için habire zıplıyorum
Boyum çok küçük endamım zayıf önümde ne büyükler var daha
Şımarıyorum milyonların içinde beni fark etmen için nefesime aldırdığım yok
Beni görüyor musun ya resulallah
Beni görüyor musun?

Zerrelerimle sana yalnız sana sarılıyorum…


Mehmet Habil Tecimen