23 Eylül 2017 Cumartesi

Biçimciler



Modern Türk Şiiri’nde biçimci ilk yenilikçi diyebileceğimiz hareketi Şeyh Galib’in başlattığı doğru. İsmet Özel’in de dediği gibi Şeyh Galip, şiiri ya da ilhamı bireysel bir alana taşımakla Türk şiirinde hem şekil hem de ruh anlamında büyük kırılma yaşattı. Ama ondan sonra gelen yenilikçi damarlar, biçimdeki yeniliğin yenilikçi ruhuna bazen denk gelse de birçok kez bu ruhu biçimle buluşturmakta zorlandı.  Bugün temel anlamda bir ruha sahip iki biçimci şiirden bahsedebiliriz.  Birincisi Orhan Veli, Ece Ayhan, Metin Eloğlu üzerinden gelen bir biçimcilik. Bu akış, Natama ve Şerh gibi dergiler üzerinden devam ediyor. Bu şiir, ruhunu düşünce olarak Marksizm, ateizm, avestaizm, azınlık psikolojisi, yeraltı yaşantısı ve bunların toplamı olan gezi şeysinden devşirir. Kişilik olaraksa ise şizofranik bir personaya sahip olduğu söylenebilir, bu şiirin.  


diplo’it

o.


birdik, bir adam öldürdük ve aramızda tartışıyorduk
biraz da birdir oynuyorduk neşeliydik iyi ki geberdi:
halayı çektik diriyi gömdük ne yaptıysak aksi içindi
bir sıfır içindi bir sıfır için bir sıfırın içiydi bir

sonra sayıları saydık birbirine vurduk filan
ikinci çığlıkta evreni pek salyangozsuz bıraktık
.

                                              Tan Babür (Şerhh, 5)



Diğer bir kanal ise, Şeyh Galip, Orhan Veli, Asaf Halet Çelebi, İlhami Çiçek, Cahit Zarifoğlu, Onur Ünlü gibi şairlerle var olan ayrı bir mecra. Türk edebiyatına kalıcı bir külliyat bırakan mecra da bu çevredir. Özellikle Hece ve Fayrap’ta yazılan birçok biçimci şiir bu temelden besleniyor.



Yeprem Türk

&

Bayrak, milletçe, imanımızın ruh kumaşından inşa edilmiştir. Ve emin beldeleri gösterir. Büyük bir medeniyetin simgesidir. Bir yerde ay yıldızlı bayrağımız varsa bu, şu anlamdadır. Muhammediyiz, emin yerdesiniz, hür ve güvendesiniz.  Ve biz bayrağımıza benzeriz. 

Bayrağımız zaman ve mekanda hep bu minval üzeredir.  Milletin, manevi ve maddi planda bir nimetidir, bayrak.  Bayrağa saygısızlık, toplumca bir zilleti çağırabilir. Bozguna, dağılmaya, kaosa yol verebilir. Bayrağa hürmetsizlik eden,  kendi kadim ruhuna saygısızlık eder. Bayrak, bizi bize gösteren büyük manalarımızdan biridir.


Y.Türk

&




Bayrağımız, insanların ve coğrafyaların tevhididir. İslam insanının bir karakter üstündeki tezahürüdür. Duru, emek sahibi, samimidir. Bu yönüyle de aslında yaşamış, yaşayan, Allah izin verdiği sürece de yaşamaya devam edecek bir İslam işaretidir. Vatan ve medeniyet mimarimizi, tutumumuzu gösterir. Muhammed’in cemalinden olanları işaret eder. Yani kişiliğin ve mekanın ana unsurundandır. Başlı başına bir ulu birlik konusudur. Milletimize bir toplanma ve imece çağrısıdır. Bu yönüyle dünyada, Peygamberimizin ‘Livaül Hamd’ adındaki ahret bayrağını ansıtır. 


Yeprem Türk

9 Eylül 2017 Cumartesi

&

Ahmet Cevdet Paşa,  yazılarında Osmanlı Devleti’ni tazeleyebilecek ve yenileyebilecek bir kuvvetten bahseder. Ancak Osmanlı Devleti’nin, Selçuklu Devleti’nden kalma akaid ve temeller üzerinde yükseldiğiyse göz ardı edilir. Oysa Osmanlı Devleti’ni yenileme ihtiyacından çok Selçuklu Dönemi’nin yenilenmeye ihtiyacı var. Yani devlete, siyasaya, kurumlara, eğitime yeniden akidesi sağlam kökler lazım. Üstelik bunların da orijinalitesini koruması gerekir. Bin yıllık mesafeleri taşıyabilecek yeteneği ve ışığı da içinde barındırmalı ve muhafaza etmelidir.


Osmanlının yenilenmesini, ruh kökü tazelenmeden istemek acele bir arzudur. Üstelik, Osmanlı ruhunun, siyasasının, fıkhının malzemelerini yani muhtevayı Batı biçimine göre inşa etmek de bir Osmanlı dirilişine yetmeyecektir.  Osmanlının çöküşe geçtiği seneler itibariyle yerli öz, bu şiir olsun, kanun olsun, politika olsun Avrupai şekille(biçimle) yeniden dizayn edildi.  Yenilikçi tavrımız bu anlayış üzerinde sürdürüldü. Oysa tarihten de biliyoruz ki, orijinal temellerin, muhtevası kadar şekli de özgündür. Selçuklu döneminde gelecek çağlarda Osmanlıyı da taşıyacak olan bu özgünlük doğal bir yapıda ve temelde yakalanmıştı.

Y.T.

5 Eylül 2017 Salı

MİŞ






Umut bazen ansızın bir kuş

Ağzında Allah’ın sözü, gelmiş


Y.T.

Türkiye’nin Erken Dönem Klasik Hece Şiiri



Karac'oğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah...gibi şairler Osmanlının Klasik Hece şairleridir.  Aşık Veysel, Beş Hececiler, Necip Fazıl Kısakürek (heceyi ilk olarak modernleştiren şairdir) gibi şairler de Türkiye’nin erken dönem klasik hece şairleridirler.  Heceyi günümüzde yaşatan ve onu yeniliklerle karşılaştırmaya devam eden İbrahim Tenekeci, Süleyman Çobanoğlu, Ahmet Murat, Hüseyin Akın gibi şairlerle aynı hece şiirinin bazen yenilikler adına sürpriz yaptığını görmek mümkündür. 


Yeprem Türk

Neo-epik Şiir



Canı, etkisi, kıvraklığı azalmış da olsa yaşayan bir şiir. Tam anlamıyla doksanlardan itibaren ortaya çıkan, geniş bir şair tabanına da yayılan bir akım. Ancak kişilik, sanat yorumu ve kuralları açısından tipolojisi yerine oturmuştur, denilebilir. Genç şairlerin etkilendikleri ve onun üzerinden bir yere gitmek istedikleri doğru. Geçmiş destan şiirini modernleştirme veya yenileme cehti gütmüştür, Neo-epik şiir. Neo-epik şiir için neden Yeni Epik değil Neo-epik diye sıkça sorulur. Bu, Neo-epiğin kahramanlık şiiri olmasından çok Avrupa’ya kahraman olmasından gelir. Biz Anadolu Şiir Hareketi demiştik, bu şiire. Gelecekte de büyük ihtimalle Türk dilinin Türkiye tarzı erken epiği şeklinde okunacaktır, aynı akım.

Yeprem Türk