29 Ocak 2018 Pazartesi

&




Osmanlı, İslamlaşmasını yitirerek yıkıldı. Bugün ki Türkiye ise daha çok İslamlaşarak yeniden doğmaya çalışıyor. Topraklarımızın İslamlaşmayla ilginç bir ilişkisi var. Devlet kurumlarının İslamlaşması ile halkın İslamlaşması arasındaki tuhaf grafik bunu söyler. Kurtuluş Savaşı’nı halkımız ve ordumuz İslamlaşmanın kesintiye uğramaması için yapmıştı. Birinci dönem cumhuriyetçilerse bunun tersini inşa ettiler. Ama başaramadılar. Otuz kırk yıllık Batı birikimiyle bin yıllık olağan birikimi zaten yenemezdiler.

 Bugün halk, devleti ve siyaseti ele geçirmiş gibi gözüküyor. Millet, kendi rengini askeriyeden tutun kamunun diğer parçalarına kadar yansıtma amacında. Askeriyede, siyasada başlayan yenileşme ve ihyalaşmanın başarıya ulaşmasını ve kendisini  ruhta da göstermesini dileriz. 


Kurtuluş savaşı ile Türkiye’nin bedeni kuruldu, 15 Temmuz Direnişi ile de ruhu. Aslında bu yönüyle Osmanlının temelini atan Kayı boyu, bugün 15 Temmuz ruhu ailesidir. Büyük medeniyet, bu ruh ailesi üstünde yükselecektir.

Y.Türk

DÜŞÜNCE


Batı düşüncesi temel olarak şu bakış açısını kök kabul etmiştir. İnsan önce homo habilis’tir, sonra homo erectus daha sonra ise düşünen hayvan veya homo sapiens’tir. Ya da geçim sağlayan homo economicus’tur.

Modern anlamda ise yine bu temele hayat veren üç düşünür, görüşleriyle modern Batı düşüncesini ihya etmişlerdir.

Bunların biri Darwin’dir. Darwin insana homo habilis anlayışında hayvan bir kök bulmak için çalışmıştır. Evrimin anatomisiyle ilgilenmiştir.

Lamark,  insanı metafizik unsurlardan koparıp insanı tamamen içinde büyüdüğü şartların çocuğu olarak anlamlandırmıştır. Evrimin sosyolojisini yapmıştır.

Yine evrimin psikolojik sahasını ise insanı  ilahiyattan koparan Frued inşa etmiştir. Üst benlik veye benlik, ego-süper ego gibi kavramlarla insanın davranışlarını bu plandaki kaynaklarla açıklamıştır.

Marksizm ise evrimin ekonomik şubesidir. Maddeci diyalektik ile üretim, tüketim, emek, para ve  piyasa gibi insana mahsus şeyler yine evrimin bir başka cephesinden yorumlanmıştır.  

Y.Türk

&


Kıymetin artık ola
Ay sana yastık ola
...

Sultan Veled


Bizi insanı Allah, mükerrem yarattı, denizde karada bir yaş üstünde taşıdı. Yaşa göre insana iklim ve beden kattı. Masumluk, hararet, feraset ve bekleme çağları gibi çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemleri verdi. 

Ama en çok bir konuk olarak Tanrı, kırklı yaşlarımızda içimizde gözüktü, bize süresiz konuk oldu.

Bu yaşta insan, hangi fikirle yaşlanacağını bildi.  Ve yaşamak için evren ucuz bir yerdi. Bir lokma bir hırka, bu yaşların toprağında geçer akçe oldu.
Yaş kırkta, yaş azdı, en çok insan vardı. İnsanı insanlaştırma vaktiydi, bu çağ. Birçok şey meccanen yapıldı. Alt ve üst; gerçek ve silüet bilindi.

Duyguları sırasına göre konumladı, insan. Üste Tanrı sevgisini ve onun gölgesine yar yurt sevgisini kurdu. Aile saadeti içinde ayrı ayrı parlayan erkek ve kadının ışığı büyük aşkta tek nur oldu.

Bu yaşta bilgelik artırıldı. Geçmiş ve gelecek eşit oranda tarassut edildi.
Gençlikte göz kararmışsa, kırkta yüz kızardı.
Ve insan, elinden insan olmaktan başka bir şeyin gelmeyeceğini anladı.

Ve şairdi insan, yazdıklarını Tanrı’dan başkasına okumak istemezdi.

Y.Türk

&


Yaşın kırk hali: Bedenin denge birimi. Doğru terazi. Yeryüzünün en serin seheri. Yedeği olmamak hali.

Ve sen, Tanrı’nın çokça doldurduğu bir kap bil kendini. İnsan bu yaşta, yaşantısının en geniş akan vadisi. İnsan ki en çok bu yaşta Tanrı emeği.

Temizlenir rüyaların içi. Düşlere güneşleri : erenleri sokma durumu.

Kavimler bu yaşta ikiye ayrılır:
-Orta yaşa gelince kalınlaşanlar (kabalaşanlar).
-Ve Tanrı’nın kendi zatına yaklaştırmasıyla kuvvetlenip kalınlaşanlar.
Ve bu yaş, ikinci duruma göre aydın erkeklik, aydın kadınlık yaşıdır.
İnsanın iç tabiatı, anlayış bakımından çınar da çıkarır.  Zakkum da.
Arkada kalan izlerinin farkındadır, insan.

Geride bıraktığın her yaş, melekler tarafından toplanır. Geri verilmez. Lehe ve aleyhe delil olarak kullanılır.


Kırk yaş, güzel bir ülkedir. Ve insan, memleketinin başındadır. Yaş kırktır. Kalitesiz, çirkin ve nursuz hiçbir işte yoktur.


Y.Türk

&


Gençlik körpe başaktır. Tarlada.  40. Yaş, değirmende. Taşın altına dökülen buğdaydır. Sıçrasa da taşın altından  gerisin geri süpürülendir.
Kimi fena kapılır bu yaşa. Beş duyusunun kapılarını kapatır. İçerde aşk, cennet üretir.
Anladığın şey: Ömür ezanla açılır, ezanla bitirilir. Başlatan kapatır.
İçe kapandıkça bu yaşta insan kabuğunu kavlatır, döğülür. Ve daha görünür kılınır. Ufarak bir günah ‘köpek alnı’yla insanda gözükür.
Bu yaş, kral yoludur. Köpeksi bir alın, kral için onur kırıcıdır. Ve bu leke, gerekirse yedi kuşak üstünde belli belirsiz devam eder.
Geleceğini güzel yapmak isteyen sulbünü güzel kurar.
Küçük harfli insan, bu yaşta büyük harfli insana dönüşür: İnsan.
Aşkın, bilginin, kıymetlinin büyük harflisi.
Bu yaş, her insana gelen bir akımdır. Geride kalan son insana kadar  sürecektir.
Gözler bu yaşta daha dokunaklı ve derin sindirir görüntüyü. Ve içerdekini görür ve söyler insan: Bin Gökyüzü.
İnsanın bu yaşlarda ruh dişlerini çıkartmaya başladığını bilir.
Yaşları arka arkaya atlatan Tanrı’nın rakamlarındaki manayı anlar.
Adım, beni içerir deyip bu adın içini dolduran Rab’bine şükreder.


Ve yaş, kırktır. İnsan ki hala yeryüzünde ilerliyordur.


Y.Türk

&



Selam, kırk yaşım selam. Yeni başlangıç, yeni onur, yeni yükseklik selam.  Selam hayatın ikinci katı.  Özün yeni asası, insanın yeni formu. Merhaba, arkadaşlar arasında birinci sınıf bir sohbeti üleştiren olgunluk adlı kralın ilk bahçesi.

Bir ülkenin aydınlık birikimi nasıl kralın alnında parlarsa, insanlığın hakikati de insanda bu yaşlarda ışıldar.

İç, dışa tabiat gibi çıkar. Bu yaşlarda önemli şeyler söylemek için şıklık ve imgeye gerek yoktur. Çünkü Tanrı sevgisi su gibidir. Doğal mecralarda akar.

İnsan bu yaşta, hem dünya hem ahret mevsimindedir. Her ikisine de eşit mesafededir.

Yaş 40, insan hayatının merkezidir. İnsan, çocukluğa ve yaşlılığa doğru bu yaştan dağılmış gibidir. Ve diğer yaşlar bu yaşın taşrasıdır.

Peygamberimiz, bütün teferruatıyla bu yaşta etrafına ve dünyaya  yayılmaya başlamıştır.

Buna uyum olarak, insan, dünyada bir yıldızdır. Yaş 40 ise bu yıldızın tam ortasıdır.

Kırklı yaşlarını yaşayan insanların geçtiği sokaklar daha parlak, daha medeni ve temizdir.

Aşk, kırklı yaşın insanında daha derin ve sessizdir. Kendi köşesinde çıtır çıtır yanan soba gibidir.

İnsan kırk yaşına, doğru kapıdan girerse: Bay Altın’dır.


Y.Türk


&


Yaş 40 ile açılır hayatın ikinci kapısı. Bu, yaşama büyük giriştir. Ve insanın meleği vardır, yaşına göre davranır. Kulağa ağır ve büyük hakikatleri fısıldar. Çünkü kırk yaşında insan, her gerçeğe uygundur. Hakikatleri üstüne çeker.

Adem’in içeriden kulağa seslendiği yerdesin. Teferruatlardan sıkılmışsın, her anlamın özetini ve sonucunu istiyorsun.
Kadim sözlerin kadim manaların ve kadim mekânların adamısın.  Mekke, Medine ve Kudüs gibi tüm yeryüzünü üç parçada özetlersin.

Diğer yaşlar gibi 40 da Tanrı yoludur. Ama kutsallığa daha yakındır. Hayatı yaşamaktan ziyade eda edersin. Ebediyet çevresini daha bir adımlarsın.

Yaşın artması bir yönüyle aşkın artmasına benzer. Ama aşk büyükse en sevdiği şey küldür.

 Yaş kırk, hayatın yeni yılıdır. Tanrı’nın senesi ve armağanıdır.  Ve burada insan, gelip geçiciliği kararlı bulur. Beka bizi ister. Ve mutlaka alır. 


Y.Türk