29 Ocak 2018 Pazartesi

&


Kıymetin artık ola
Ay sana yastık ola
...

Sultan Veled


Bizi insanı Allah, mükerrem yarattı, denizde karada bir yaş üstünde taşıdı. Yaşa göre insana iklim ve beden kattı. Masumluk, hararet, feraset ve bekleme çağları gibi çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemleri verdi. 

Ama en çok bir konuk olarak Tanrı, kırklı yaşlarımızda içimizde gözüktü, bize süresiz konuk oldu.

Bu yaşta insan, hangi fikirle yaşlanacağını bildi.  Ve yaşamak için evren ucuz bir yerdi. Bir lokma bir hırka, bu yaşların toprağında geçer akçe oldu.
Yaş kırkta, yaş azdı, en çok insan vardı. İnsanı insanlaştırma vaktiydi, bu çağ. Birçok şey meccanen yapıldı. Alt ve üst; gerçek ve silüet bilindi.

Duyguları sırasına göre konumladı, insan. Üste Tanrı sevgisini ve onun gölgesine yar yurt sevgisini kurdu. Aile saadeti içinde ayrı ayrı parlayan erkek ve kadının ışığı büyük aşkta tek nur oldu.

Bu yaşta bilgelik artırıldı. Geçmiş ve gelecek eşit oranda tarassut edildi.
Gençlikte göz kararmışsa, kırkta yüz kızardı.
Ve insan, elinden insan olmaktan başka bir şeyin gelmeyeceğini anladı.

Ve şairdi insan, yazdıklarını Tanrı’dan başkasına okumak istemezdi.

Y.Türk

&


Yaşın kırk hali: Bedenin denge birimi. Doğru terazi. Yeryüzünün en serin seheri. Yedeği olmamak hali.

Ve sen, Tanrı’nın çokça doldurduğu bir kap bil kendini. İnsan bu yaşta, yaşantısının en geniş akan vadisi. İnsan ki en çok bu yaşta Tanrı emeği.

Temizlenir rüyaların içi. Düşlere güneşleri : erenleri sokma durumu.

Kavimler bu yaşta ikiye ayrılır:
-Orta yaşa gelince kalınlaşanlar (kabalaşanlar).
-Ve Tanrı’nın kendi zatına yaklaştırmasıyla kuvvetlenip kalınlaşanlar.
Ve bu yaş, ikinci duruma göre aydın erkeklik, aydın kadınlık yaşıdır.
İnsanın iç tabiatı, anlayış bakımından çınar da çıkarır.  Zakkum da.
Arkada kalan izlerinin farkındadır, insan.

Geride bıraktığın her yaş, melekler tarafından toplanır. Geri verilmez. Lehe ve aleyhe delil olarak kullanılır.


Kırk yaş, güzel bir ülkedir. Ve insan, memleketinin başındadır. Yaş kırktır. Kalitesiz, çirkin ve nursuz hiçbir işte yoktur.


Y.Türk

&


Gençlik körpe başaktır. Tarlada.  40. Yaş, değirmende. Taşın altına dökülen buğdaydır. Sıçrasa da taşın altından  gerisin geri süpürülendir.
Kimi fena kapılır bu yaşa. Beş duyusunun kapılarını kapatır. İçerde aşk, cennet üretir.
Anladığın şey: Ömür ezanla açılır, ezanla bitirilir. Başlatan kapatır.
İçe kapandıkça bu yaşta insan kabuğunu kavlatır, döğülür. Ve daha görünür kılınır. Ufarak bir günah ‘köpek alnı’yla insanda gözükür.
Bu yaş, kral yoludur. Köpeksi bir alın, kral için onur kırıcıdır. Ve bu leke, gerekirse yedi kuşak üstünde belli belirsiz devam eder.
Geleceğini güzel yapmak isteyen sulbünü güzel kurar.
Küçük harfli insan, bu yaşta büyük harfli insana dönüşür: İnsan.
Aşkın, bilginin, kıymetlinin büyük harflisi.
Bu yaş, her insana gelen bir akımdır. Geride kalan son insana kadar  sürecektir.
Gözler bu yaşta daha dokunaklı ve derin sindirir görüntüyü. Ve içerdekini görür ve söyler insan: Bin Gökyüzü.
İnsanın bu yaşlarda ruh dişlerini çıkartmaya başladığını bilir.
Yaşları arka arkaya atlatan Tanrı’nın rakamlarındaki manayı anlar.
Adım, beni içerir deyip bu adın içini dolduran Rab’bine şükreder.


Ve yaş, kırktır. İnsan ki hala yeryüzünde ilerliyordur.


Y.Türk

&



Selam, kırk yaşım selam. Yeni başlangıç, yeni onur, yeni yükseklik selam.  Selam hayatın ikinci katı.  Özün yeni asası, insanın yeni formu. Merhaba, arkadaşlar arasında birinci sınıf bir sohbeti üleştiren olgunluk adlı kralın ilk bahçesi.

Bir ülkenin aydınlık birikimi nasıl kralın alnında parlarsa, insanlığın hakikati de insanda bu yaşlarda ışıldar.

İç, dışa tabiat gibi çıkar. Bu yaşlarda önemli şeyler söylemek için şıklık ve imgeye gerek yoktur. Çünkü Tanrı sevgisi su gibidir. Doğal mecralarda akar.

İnsan bu yaşta, hem dünya hem ahret mevsimindedir. Her ikisine de eşit mesafededir.

Yaş 40, insan hayatının merkezidir. İnsan, çocukluğa ve yaşlılığa doğru bu yaştan dağılmış gibidir. Ve diğer yaşlar bu yaşın taşrasıdır.

Peygamberimiz, bütün teferruatıyla bu yaşta etrafına ve dünyaya  yayılmaya başlamıştır.

Buna uyum olarak, insan, dünyada bir yıldızdır. Yaş 40 ise bu yıldızın tam ortasıdır.

Kırklı yaşlarını yaşayan insanların geçtiği sokaklar daha parlak, daha medeni ve temizdir.

Aşk, kırklı yaşın insanında daha derin ve sessizdir. Kendi köşesinde çıtır çıtır yanan soba gibidir.

İnsan kırk yaşına, doğru kapıdan girerse: Bay Altın’dır.


Y.Türk


&


Yaş 40 ile açılır hayatın ikinci kapısı. Bu, yaşama büyük giriştir. Ve insanın meleği vardır, yaşına göre davranır. Kulağa ağır ve büyük hakikatleri fısıldar. Çünkü kırk yaşında insan, her gerçeğe uygundur. Hakikatleri üstüne çeker.

Adem’in içeriden kulağa seslendiği yerdesin. Teferruatlardan sıkılmışsın, her anlamın özetini ve sonucunu istiyorsun.
Kadim sözlerin kadim manaların ve kadim mekânların adamısın.  Mekke, Medine ve Kudüs gibi tüm yeryüzünü üç parçada özetlersin.

Diğer yaşlar gibi 40 da Tanrı yoludur. Ama kutsallığa daha yakındır. Hayatı yaşamaktan ziyade eda edersin. Ebediyet çevresini daha bir adımlarsın.

Yaşın artması bir yönüyle aşkın artmasına benzer. Ama aşk büyükse en sevdiği şey küldür.

 Yaş kırk, hayatın yeni yılıdır. Tanrı’nın senesi ve armağanıdır.  Ve burada insan, gelip geçiciliği kararlı bulur. Beka bizi ister. Ve mutlaka alır. 


Y.Türk

21 Ocak 2018 Pazar

&



Yaş 40, insanın girdiği ulu bir mekandır. Hakiki vakti,  gerçek çağıdır.
Hava berraktır,  zihin nettir. Açık seçik bilme artmış, değer kazanmıştır. Hatta sırf bu yüzden ebediyet çıplaktır.

Çünkü gençlik denen arabesk iklim bitmiştir. Sevmenin, Tanrı’ya inanmanın, şiirin ve bilimin arabeski kesilmiştir.  İnsan, ulu yalvarış, rıza ve anlayış ve serinkanlılıkla donanmıştır.
Başkalarının ayıpları dışındaki çoğu bilginin perdesi kaldırılmıştır.
Ve bilgi, insanda bir elma doğallığında büyümeye başlamıştır.

Bilgi, kırk yaşına basan insana yeni bir bünye yeni bir vücutla gelir. Küçük ve önemsiz bir nesneden, yıldızlara değgin anlamlar çıkar.
İçine girip tatlandığın bahçedir, bu yaş.
Korkarak öğrenme yaşı bitmiştir. Bilginin çıkınını cesurca açar, kırklı yaşın görmüş geçirmiş eli.

Etimizi sayabiliriz artık hiç çekinmeden: Mezar Yemişi.


Y.Türk

SADECE


Neo-epik Şiir Akımının Şeyhi Hakan Arslanbenzer'e



 Nasıl söyleyeyim
Şiirde suya değince
Alev gibi sönüldüğünü
Şiirin, eşsiz sanatın
Artık sadece ve sadece
Yetimi sevindirdiğini

Ağaç olsa insan
İçine çağırır mı
Dalını budağını
Doğraya doğraya
Özüne ineni
Bendeki beni bitirip de
Toprağıma hakikati getirmeyeni

Böyle durumlarda
İstiyor insan
Allah’ım kalbime elinle değip
Demeni:
Güç yetiremedin
Dağlar ile kuşlar ile ismimi...
Olsun
Kainatın şefi değilsin ki


Yeprem Türk